17.ParamparçaPınar'dan
Kendimi karanlığıma hapsetmiş, aptallığıma ağlıyordum.
Hıh.
Ne bekliyordum?
Bende seni seviyorum demesini mi?
Bekliyordum işte. Yaşadığımız o kadar güzel şeyden sonra umut etmek suç muydu? En küçük dokunuşuyla arşa çıkarken, sessizliği ile dibe batmam normal değil miydi? İçimde onun bir parçasını yaşatmaya çalışırken paramparça olmam çok mu yanlıştı? Sevmek suç muydu? Delicesine aşık olmak, gözleri kör edecek kadar inanmak kabahat mıydı?Sevmiştim. Çok sevmiştim. Deli gibi istemiştim. Kollarının arasında kimsesizliğimi bile unutmuştum. Ne nerden geldiğimi ne de sonra ne olacağımı düşünmemiştim. Sadece onu yaşamak istemiştim. Üç günlük dünyanın iki gününü neden gururuma kurban verecektim? Sevmiştim. İstemiştim. Belki demiştim. Belki o da sever. O kadar aşk romanı boşuna yazılmadı, aşk filmleri boşuna çekilmedi değil mi? Hep bize inandırmak istekleri bu değil miydi? Bende inanmıştım işte. Onu çok seversem o da beni sever sanmıştım.
Yatağımla bütünleşme aşamasına geçmek üzereydim ki kapımın tıklatıldığını duydum. Hemen uzun süredir ağlamaktan yanağımda kendine yol çizen ve artık ara ara düşmeye devam eden gözyaşlarımı ve yüzümü elimle silmeye çalışıp toparlandım.
"Pınar abla. Müsait misin?"
"Gel canım."
"Hiç iyi görünmüyorsun ablacım. Bir sorun mu var?" Yanıma yaklaştı.
"İyiyim güzelim ben. Biraz halsizim ondan herhalde." Yatağa oturdu. Gözleri bir süre etrafı araştırdıktan sonra bende durdu. Berbat göründüğümü biliyordum. Dün akşam Semih beni bırakıp gittikten sonra odama kapanmıştım. Kahvaltı dahi etmeden yatağımda öylece yatmış, ağlamıştım.
"Pınar abla ben senin kız kardeşinim değil mi? Yani ben seni ablam olarak görüyorum ama sen beni kardeşin olarak görmüyorsun anlaşılan."
"O ne demek güzelim. Elbette sen benim kardeşimsin."
"Öyle mi abla?" dedi Aysima alaylı bir ifadeyle. Gözlerindeki şüpheli bakışlar gözlerimi araştırıyordu.
"Evet güzelim. Yanlış bir şey mi yaptım?"
"Hayır. Hayır. Ama senin bir derdin var. Bende aramızdaki samimiyete dayanarak söylüyorum. Sorun neyse benimle paylaşabilirsin. Madem kardeşiz. Kardeşler birbirinin en büyük dert ortağı değil midir?"
Diyecek bir söz bulamadım.
"Ben iyiyim güzelim...." Sözümü kesti.
"Abla gözlerin ağlamaktan hem şişmiş hemde kan çanağınına dönmüş." Endişe dolu sözleri öfkeyle çıkıyordu ağzından. Acaba endişelendiği kişinin, aslında abisinin sadece yatağını ısıtan basit bir kız olmaktan ileriye gidemeyen bir zavallı olduğunu bilseydi. Ne düşünürdü acaba?
"Sen benim kız kardeşimsin Aysima. Aynı kandan gelmiyor oluşumuz kardeş olamayacağımız anlamına gelmiyor. Şimdiye kadar abla kardeş gibi çok konuştuk. Birbirimize sırlarımızı açtık. Biliyorum benim için endişeleniyorsun. Ama her şey o kadar karışık ve utanç verici ki anlatmak çok zor. Mesele biraz derin ve çıkmazda. Sevdiğim... Çok sevdiğim biri var Aysima. İmkansız. İmkansızdan da öte yasak."
"Senin kadar güzel, melek gibi kızı üzen bir adam mı var?"
"Biz uzun zamandır birlikteydik. Birbirini seven iki kişi gibi değil. İlk başta...." Sustum. Devam etmek çok zordu. Ağabeyiyle aramda sadece seks ilişkisi olduğunu söyleyemezdim.
"Evet Pınar abla ben çocuk değilim. Benimle rahat rahat konuşabilirsiniz. Seni anlayabilirim."
"Utanıyorum Aysima hemde çok utanıyorum. Ben öyle biri değilim. Onunlayken kendimi kontrol edemedim. Onun rüzgarına kapıldım ve beni uçurmasına izin verdim. Hata yaptığımı anlamam çok geç olmadı. Çünkü ona aşık olduğumu fark ettim. Bunu kabullenmem zaman aldı. Sonra onun olmak beni mutlu etmeye başladı. İşte asıl yanlışı orda yaptığımı anladım. Ondan zamanında uzaklaşamadığım için onun beni sevmediğini anladığımda canım yanmaya başladı. Onunla olmak ne kadar güzel olsada beni sevmediğini bilmek bana dokunduğu gibi başkalarına da dokunduğunu bilmek beni bitirdi. Daha fazla dayanamadım. Dün ona, onu sevdiğimi söyledim. Biliyordum beni bırakacağını. Bıraktı da, aslında ufak bir ihtimal beni bırakmaz diyordum. Bir umut."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTULMA
Ficción GeneralTUTULMA En güzel Tutulmadır Aşk. PINAR Önce parmaklarımız dolandı birbirine sonra ellerimiz kenetlendi. Sımsıcak bir arzu sardı bedenlerimizi. Beni ona iten, onu bana çeken bir güç vardı karşı koyamadığımız. Düşünmediğimiz, düşünemediğiz tek şey...