24.Fasulye

6.7K 548 656
                                    

Medya: Pınar (Pınar'a baktıkça Semih'e acıyorum. Her adamın kolaylıkla aşık olabileceği kadar güzel bence.😂

24. Fasulye

Semih'ten

Önündeki kan denizini izlerken aldığı hazzın damarlarında dolaşan kana katıştırdığı saf zevk umarsızca beynine yayılıyordu. Gözlerinden fışkıran korkunç pırıltılar tekrar tekrar gerçeğini yüzüne vuruyordu.

İnsanlar değişemez.

Semih değişmezdi. Değişmeyeceğini iyi biliyordu. Aklında o kadar sorunu varken kendine bir kurban seçmiş ve onun kanıyla kendini sarhoş etmeyi başarmıştı.

Tek ayağından tavana asılı olan kurbanın vücudunun çeşitli noktalarında açılan derin kesiklerden akan kanı iki saate yakın bir zamanda yerdeki kan denizini oluşturmuştu. Semih'te parlayan gözleriyle kan denizini izliyordu.

Önce kurbanın ayılmasını beklemişti. Sonra ayılan kurbanının çığlıkları eşliğinde vücudundaki kesikleri açmıştı. En sonunda da kurbanının karşısına çektiği sandalyeye oturup eline aldığı pahalı içkiyle onun usul usul ölümünü izleyip çılgınlığın zirvesine oturdu.

İnsanlar değişebilir olsaydı gözlerinin önünde babası olacak pislik annesinin canını yakmazdı. Küçücük bir çocuğa işkence yaparken çığlıklarını annesine dinletmezdi.

Kötülüklerle dolu bir dünyaya doğacak olan bir bebek, kötü bir baba ve mutsuz bir anneyle nasıl mutlu yaşayabilirdi?

O bebeğin sonu da kendisininkinden ne kadar farklı olabilirdi ki?

Akıbeti Semih'in önüne atıldığı gün belli olan kurbanı kim bilir kaç gün sonra kim fark edecekte cesedini urgandan kurtarıp toprakla buluşturacaklardı. Soğuk kış mevsiminide hesaba katarsa cesedin kokmaya başlaması en az bir haftayı bulurdu. Harabeyi kullanan birileri varsa başka tabi... Aklındaki öfke dolu düşüncelerle zavallı kurbanını bırakıp kulübe gitmek için arabasına bindi. Hayat her zaman ki gibi onu zorlaya zorlaya devam ediyordu. Biri de ona iyilik yapıp bir köşeye pis cesedini atsaydı ne iyi olurdu.

Kulübe ulaştığında esip gürleyen Cihan'ı gördü. Öyle cıvık bir adam işi söz konusu olduğunda nasıl da bir diktatöre dönüşüyordu. Çalışanları ile konuşmasını bölmeden kendisi için barmenden içki isteyip ofise çıktı. Oturduğu koltuğun önündeki sehpaya yine ayaklarını uzatıp içkisini bekleme başladı. Bir süre sonra gelen garson içkisini servis ederken adamın titreyen eli dikkatini çekti.

"Sen yine bir şey mi aldın?" Kulüple fazla ilgilenmiyor olsada kendi işe aldığı çalışanları tanıyordu. Karşısındaki genç bir sene önce zor durumda olduğu için onlara baş vuran bir delikanlıydı. Yanlış hatırlamıyorsa -ki hatırlamazdı- genç delikanlı hafif yollu madde bağımlısıydı. İşe yansıtmadığı sürece kimse karışmazdı. Ama Semih çocuğun halinden hiç hoşlanmamıştı.

Garson titrek bir nefes çekip bir kaç adım geri gidip ikinci patronuna baktı.

"Cihan abi biliyor bir daha içerde almayacağım bu seferlik affetti."

"Cihan o yüzden mi köpürüyor?"

"İçeri de mal satmaya çalışan birini yakaladılar. Bende ondan aldım bir kaç defa."

"Sen tedavi görmüyor muydun?"deyince Semih, çocuk mahcup bir ifadeyle başını yere eğdi. "Buraya çeşit çeşit müşteri geliyor Halil. Senin halini fark ederlerse başın belaya girer. Başın belaya girerse mekanın başı belaya girer. İşte o zaman ben senin belanı sikerim. Bir daha almayacaksın. Yoksa seni kendi elimle bir deliğe sokar yüksek dozdan öteki dünyaya şutlarım. Seni son kez uyardım Halil. Ben sözümü tutarım biliyorsun. Sakın işten çıkıp kaçma planları filan yapma seni bulmam on dakikamı almaz. Seni adam edeceğime dair annene sözüm var. Ve tekrar ediyorum ben sözümü tutarım."

TUTULMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin