TADIMLIK AŞK - 3

4.1K 217 41
                                    

 Eymen'in ismi birçok kez kulaklarımda çınladı. Bu olmamalıydı, bunu işitmemeliydim. Türkiye haberlerinin verildiği bu kanal duymayı en son istediğim cümleyi söylemişti. Saatin gecenin kaçı olduğunu umursamadan telefonu tuşladım. Onun hakkında bilgi almalıydım. Ellerim benden habersiz titremeye başlamıştı yine. Dizlerimdeki derman kesildi. Duvardan destek alarak ayağa kalktım. Gözyaşlarım akmamak için direnirken soluğumun kesildiğini hissettim. Telefonun elimden kaymaması için sıkıca tuttum. Telefon açılmıyordu. Çalıyordu ama açan yoktu. Bu bilinmezlikle kalktığım yere tekrar oturdum. 'Cevap almadan uyku bana haram' diyerek ısrarla çaldırdım. Arkadaşından cevap alamayınca büyük bir çılgınlık yapıp Hasan Bey'i aradım.

''Ha...Hasan Bey. Ben haberi gördüm. Eymen'in durumu nasıl?'' dedim zorlukla. Gecenin bu saatinde yaptığım çılgınlıktı. Adama nasılsınız bile demeden direkt konuya girmiştim. Telefonun diğer ucundaki Hasan Bey şaşırmış gibi durmuyordu. Bunu ses tonundan anlamıştım.

'İyi çok şükür kızım. Ufak bir sıyrıkla atlatmış. Hatta şu an evine geçmiş.'' Elimi kalbime koyarak ''Çok şükür.'' dedim karşımdaki adama. Bu cümle ağzımdan çıkarken de derin bir nefes vermiştim. Bu endişeli halimi ses tonumdan fark etmemesi için de büyük çaba sarf etmiştim. Sonunda 'hayırlı geceler.' diyerek telefonu kapattım. Her ne kadar başka bir ülkede olsam da kalbimin bir yarısı Türkiye de diğer yarısı da Amerika'daydı.

Düşünceler eşliğinde oturduğum koltukta uyuyakalırken gün ışığının acımasızca içeriye sızmasıyla gözlerimi zorlukla araladım. Banyoya girip elimi yüzümü yıkadığımda ellerimi lavabonun iki yanına koyarak aynadaki görüntüme baktım. Uykusuzluk yüzünden gözlerim kan çanağına dönmüştü. Dün gece ilerleyen saatlerde sızıp kalsam da rahat bir uyku çekememiştim. Saçlarım yıpranmış, kahküllerim birbirine girmişti. Yüzüm ise berbat bir haldeydi.  Sahi en son ne zaman kendime bakmıştım ki? Bu pervasız haller Eymen'in sevgili edinmesiyle başlamıştı. Çalıştığım iş arkadaşlarımın benden kaçmaması mucize gibi bir şeydi. Sıkıntıyla nefesimi dışarıya bıraktım. Gözlerimi zorlukla kırpıştırarak ellerimi destek aldığım lavabonun iki yanından çektim.  Üstümü hızla değiştirip işe gitmek için evden çıktım.

Arabama atlamış son hızla ilerlerken telefonum çaldı. Arayanın dünkü aramalarımdan sonra bana geri dönüş yapan Selin olduğunu düşünmüştüm ama yanılmıştım.

''Efendim, babacığım.'' dedim telefonu ayarlayarak sesin arabada yankılanmasını sağlayarak. Bluetootha bağlamıştım.

''Nasılmış benim prensesim?''

Gözümü yoldan ayırmadan ''İyiyim babacığım, sen nasılsın?''

''Biz de iyiyiz kızım ama seni özledik. Annen, abin her gün senin yokluğun için bana sitem ediyor. Sana izin verdiği için her gün söyleniyorlar''

Farkında olmadan yüzümde tebessüm oluştu. Ben de onları çok özlemiştim. İçinden geçenleri dilimle de söyledim.

''Ben de sizleri çok özledim.''

''O zaman bu ayrılık niye?'' diye babası hüzünle sormuştu. Bu soruyu çoktan aşmalıydı ama her seferinde bu sorunun cevabı tek bir kişiye çıkıyordu.

''İş için baba.'' diye saçma bir cevap verdim. Bu saçmalığa da ekleme yapmayı ihmal etmedim. ''Daha iyi para kazanıyorum.''

Babam hiç bekletmeden ''Aslı sana buradaki şirketin başına geçmeni söylemiştim. Sence nerede daha çok para kazanırsın. Üstelik para sıkıntının olmadığını düşünüyorum. Biliyorsun bana telefon etmen yeterli. Kartlarının...''

''Baba, senin paranı istemiyorum. Kendim kazanmak istiyorum. Üstelik hakkımla işe girmek istiyorum. Senin referansınla değil, soyadımla değil, Aslı olarak.''diyerek saçma savunmamın arkasına sığındım. Babamın buna inanmadığını biliyordum hatta çevremdeki herkesin buna inanmadığını biliyordum. Sadece zaman kazanmaya çalışıyordum. Belki de kendimi kandırıyordum. Babamla olan konuşmamı da hasret içerikli bir şekilde sonlandırırken iş yerime gelmiştim bile.

TADIMLIK AŞK (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin