Bir cariyenin bir padişaha aşkı... Ne kadar da imkansız görünüyordu. Ne kadar da ulaşılmaz. Tıp ki benim ile Ömer'in arasındaki bu şey gibi olanaksız... Yıllar önce olduğu gibi yıllar sonra da bu hep böyle mi olacaktı? İnsanlar hep imkansız olana mı aşık olacaktı? Nerede ulaşılmaz görünen varsa yüreğini ona mı kaptıracaktı? İmkansız olduğunu bile bile kalbin de onun ismi varken, o ismi, bu imkansız sevdayı nasıl söküp atacaktı? Yıllar önce bu mısırlı cariye de bununla baş edememiş ve bu yüzden çıkmış padişahın karşısına ama kalbine yenik düşmüştü. O mısırlı cariye de biraz da olsa kendimi görmüştüm. İkimizde imkansız olana gönlümüzü vermiştik. İkimiz de aradaki kocaman uçurumu bile bile sevdalanmıştık. Fakat o aşkını itiraf edemeden ölmüştü ben ise aşkımı itiraf etmeme rağmen ölüyordum.
Zihnim, ruhum bu kadar yorgunken nasıl hala iflas etmediğini merak ediyordum. Hala bir şeyleri düşünüyor, hala acı çekiyor, ağlıyor, üzülüyordum. Anlatılan hikaye de çalan şarkı da bile kendimle ilgili bir şeyler buluyordum. Gerçekten artık tüm bunların bitmesini ve o huzura kavuşmayı bekliyordum. O aydınlık günlerin gelmesini istiyordum. Yüzümü birkaç kez daha su çarptıktan sonra artık bu evden gitmeliydim. Taşıdığım yükler oldukça ağırlaşmışken, gücüm tükenmişken evime gitmeliydim. Banyodan çıktığım da Aslı da odasından elinde Kübra'nın oyuncaklarıyla çıkmıştı. Büyük ihtimalle Kübra onları orada unutmuştu. Aslı da aşağıya indiriyordu. Birlikte aşağıya inerken Nisa'nın sesini işittik. Merdivenleri biraz daha indiğimiz de Esma teyze ile mutfağın olduğu tarafta konuşuyorlardı.
''Babaanne ne olacak şimdi? Ben bunu yapmayı çok istiyorum sende biliyorsun.''
Sesi hem üzgün hem de savunmacı çıkıyordu.
''Yavrum alıyorum seni ama gelen misafire gelmeyin mi diyelim?''
Esma teyze de Nisayı hem sakinleştirmeye çalışıyordu hem de ufaktan bu konuşmadan bunaldığı anlaşılıyordu. Nisa tekrardan bir şey söylemeye yeltenmişti ki Esma teyze önce davranıp ''Tamam Nisa kapandı bu konu.'' deyip mutfaktan içeriye girdi. Nisa da bunun üzerinden üzgün bir sesle ''Aff Allah'ım Af'' demişti.
Aslı ile birbirimize bakıp, ne olduğunu anlamaya çalışıyorduk. Yukarıya çıkarken, herkesi normal bir şekilde bırakmıştım. Artık ne olduysa ben banyoya gittikten sonra olmuştu. Bunu öğrenmenin yolu da karşımız da omuzları düşmüş Nisadan geçiyordu.
''Nisa, sen iyi misin?'' dediğim de bizi yeni fark etmişti. Tamamen bedenini bize çevirip, başını iki yana sallamıştı. Kalan birkaç basamağı daha inmeye başladığımız da o da bize doğru birkaç adım atmıştı.
''Neler oluyor?'' Aslı'nın sorusu ile Nisa bakışlarını ona çevirip ''Olan benim kız gecesi hayallerimin suya düşmesi'' sesi çok fazla üzgün çıkıyordu.
''Neden?''
Aslı'nın sorusuyla omuzlarını aşağı yukarı hareket ettirdiğin de dönen muhabbetten hiçbir şey anlamamıştım.
"Şu suya düşen kız gecesi planını bize anlatmaya ne dersin?"
Sözlerim üzerine üzgün gözlerle bana bakıp 'Tamam' dediğin de birlikte salona geçip oturmuştuk.
"Şimdi ben düğün öncesinde işte yakın arkadaşlarımla şöyle güzel bir gece geçirmek istiyordum. Bunun içinde iki gün sonraya bizim evde bir şeyler planlamıştım. Tabii bu planımın için de sizler de vardınız. Ama artık orta da böyle bir plan yok."
Bu kız gecesi gibi durumlardan pek hoşlanmazdım. Zaten annemi kaybettikten sonra etrafımda öyle arkadaşım diyebileceğim kimse de kalmamıştı. Ve bu gibi şeylerden hep uzak durmuşumdur. Ama Nisa'nın bu etkinliğe oldukça fazla anlam yüklediği belli oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYDINLIĞA HİCRET
Espiritual-TAMAMLANDI- Mevlana derki aşk ateşi önce sevilene, oradan sevene düşermiş. Yani bir insan aşık olmuşsa, maşuk ışığını yaktığı için olmuştur. Eğer maşuk yanmazsa, aşık yanamaz. Eğer maşuk, bir mum gibi ateşe düşüp eriyemezse o ateş, pervaneye düşm...