Duyduklarımı daha sindirememiş olduğumdan ağzımı açıp tek bir kelime dahi söyleyemeden Yiğit'e öylece bakıyordum. Zihnim işittiği bu şeyi kabullenmekte güçlük çekiyordu. Yiğit, Aslı'ya aşık olacak kadar ne gibi bir zaman geçirmiş olabilirdi ki? Şuanda resmen düşünme yetimi kaybetmiştim. Kendimi toparlamak için oturduğum yerden kalkıp Yiğit'e arkamı dönüp denize biraz daha yaklaştım. Derin derin nefes alıp veriyordum. Yaptığım şey işe yaramış biraz önce beni terk eden nöronlarım tekrardan yerlerine yerleşmişti. Bununla birlikte bende demin kalktığım yere bu işin aslını astarını öğrenmek için tekrardan oturmuştum. Oturmamla bir şok dalgası daha bütün kuvveti ile çarpmış ve daha toparlayamadığım benliğim yine parçalara bölünmüştü.
''Abla ben Aslı ile evleneceğim.''
''Evlenmek derken?''
Allah'ın bu çocuk neler diyordu böyle? Birazdan gerçekten inme inecekti.
''Bak biliyorum çok şaşırdın ama gerçek bu.''
Yok canım ne şaşırması alt tarafı şuanda düşünemiyordum. Kendimi çok yüksek ateşim varmış da beni soğuk suyun altına sokmuşlar gibi hissediyordum. Lütfen birisi beni normal ayarlarıma döndürebilir miydi? Bu şekilde ne konuşabiliyordum ne de herhangi bir tepkide bulunabiliyordum. Bu durumu hiç sevmemiştim.
''İstersen her şeyi baştan anlatayım? Hem senin için de anlaması daha kolay olur.''
Allah'ım ne kadar da düşünceli bir kardeşim vardı benim. Beni düşündüğünden bakın her şeyi baştan anlatacakmış. Birde ben böyle şoktan şoka, renkten renge girerken o nasıl olurda bu kadar sakin kalabiliyordu ya! Kafasını alıp denize sokasım, türlü türlü işkenceler edesim vardı kendisine ama şuanda bir tepki veremediğimden çok şanslıydı.
''Aslı ile ilk nasıl karşılaştığımızı biliyorsun zaten. Aslı hastaneye kaldırıldığında birkaç gün orada kaldı. Ben bu süre zarfında sürekli onu düşündüm. Aslında onun yerinde kim olursa olsun düşünürdüm. Sonuçta o halde bulduğum birini unutmamak ve merak etmek çok normaldi. Fakat bunun yanın da farklı bir şey de vardı. Bu öyle basit bir merak değildi. Bunu içten içe bilmeme rağmen yine de çok saçma ve anlamsız geldiği için üzerinde durmamaya çalıştım. Ama olaydan iki gün sonra da kendimi hastanenin önünde bulmaktan da alıkoyamadım. Gittiğim gün onu tekrardan gördüm. Hastaneden çıkartıyorlardı. Yanlarına gidemedim ama uzaktan onu seyrettim ve o halini görünce kalbim sancıdı. Tuhaf bir histi. Kelimelere dökemiyorum şuanda."
Bunu dedikten sonra birkaç saniye sessizliğe bürünüp denizi seyretti.
"Ondan sonra bir süre onu düşünsem de bir daha göremeyeceğimi bildiğimden aklımdan çıkartmaya, unutmaya çalıştım. Hatta onu tekrardan görene kadar unuttuğumu bile düşündüm. Ama dediğim gibi onu tekrardan görünce içimdeki o anlam veremediğim hisler sanki daha da güçlenmiş bir şekilde karşıma dikildi. Onu gördüğüm zaman sanki kalbim ilk defa atıyormuş gibi hissettim. Ve tabii ondan sonra da ona aşık olduğumu anladım. Biliyorum, kulağa çok saçma geliyor ama gerçek bu. Ve ben bu gerçeği kalbimde daha fazla tek başıma taşımak istemediğim için ona hislerimle ilgili bir mektup yazdım. İzmir'e döneceğimiz gün. Hatta sen beni mutfak da yakalamıştın. Bilmiyorum, hatırlıyor musun?"
Son söylediğiyle zihnim geçmişe yolculuk yaparken dediği şeyi gayet iyi hatırlıyordum. Hatta ve hatta o kağıdı Aslı'nın elinde gördüğümü de hatırlıyordum.
"Ee mektubu yazdıktan sonra ne oldu?"
"İşte mektubun altına evin adresini de yazmıştım. Eğer hislerim karşılıklıysa cevap yazmasını istedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYDINLIĞA HİCRET
Espiritual-TAMAMLANDI- Mevlana derki aşk ateşi önce sevilene, oradan sevene düşermiş. Yani bir insan aşık olmuşsa, maşuk ışığını yaktığı için olmuştur. Eğer maşuk yanmazsa, aşık yanamaz. Eğer maşuk, bir mum gibi ateşe düşüp eriyemezse o ateş, pervaneye düşm...