"Ne işin var senin burada?" diyen Rüzgar'ın sesiyle gözlerimi açarken kollarımda hissettiğim acıyla yüzümü buruşturdum. Hâlâ yataktaydık ve Rüzgar kollarımdan sarsarak beni uyandırmıştı.
"Ya bir insan böyle uyandırılır mı?" diye çemkirerek kollarımı ellerinden kurtarmak için çekiştirdim.
"Kes dırdırı! Ne bekliyordun, öperek uyandırmamı mı?"
Kaşlarımı çatarak, "Tabii ki hayır!" dedim ve kollarımı tekrar çekerek, "Ya bıraksana kolumu!" diye bağırdım.
"Kızım cevap versene, ne işin var benim odamda?"
"Yeter ama!" diyerek hızla onu ittim ve kendimden uzaklaştırdım. Bu kadar güçlü iteceğimi tahmin etmediği için şaşkın bir suratla bakakaldı.
"Bir etrafına bak da öyle konuş. Burası benim odam, senin değil."
"Ne?" derken şaşkınlığı iki katına çıkmış bir ifadeyle etrafa bakındı. Sonra mırıldanır gibi, "Benim ne işim var burada?" dedi.
Dün geceyi düşünüyordu ama hatırlayamadığına emindim. Bu fırsatı kaçırmayıp biraz onunla eğlenmeye karar verdim.
"Ne yani, dün gece ne olduğunu hatırlamıyor musun?" derken dirseklerimin üzerinde hafifçe doğruldum.
"Ne oldu, anlat!" dedi ve ellerini şakaklarına götürüp ovmaya başladı. "Başım çatlıyor zaten."
"Dün gece sen geldin ve..." deyip ellerimle boynumu göstererek, "Bunun için çok üzgün olduğunu söyleyip özür diledin." diye ekledim.
Başını hızla kaldırıp gözlerini bana dikerek, "Yalan söyleme!" diye çıkıştı.
"Ne yalanı be! Gelip saatlerce yalvardın affet diye. Ben de dayanamadım kabul ettim özrünü." deyip bıyık altından ona belli etmemeye çalışarak gülümsedim. Yüzünün aldığı ifadeyi görmek çok hoşuma gitmişti. Güldüğümü fark edip üzerime doğru eğilerek, "Benimle dalga geçiyordun değil mi?" deyince daha fazla dayanamayıp kahkahayı patlattım. Tekrar uzanıp rahat bir pozisyon alarak gülmeye devam ettim. Rüzgar ise kısık gözleri ve gergin çenesiyle neredeyse öfkeden birazdan alev alacakmış gibi bana bakıyordu.
O sırada kapının çalmasıyla ikimiz de bakışlarımızı kapıya çevirdik ve az sonra Yeliz'in, "Deniz Hanım?" diyen sesini duyduk. "Bizi böyle görmemeli!" deyip hızla yataktan kalkmaya çalışırken Rüzgar beni tutup sırtüstü yatağa yatırarak, "O kadar kolay değil güzelim." dedi ve tam kapı açıldığı sırada üzerime eğildi. Yüzü yüzüme o kadar çok yakındı ki rahat nefes alabileceğim bir mesafe bile yoktu. Buna rağmen gözlerimi bir saniye bile onunkilerden alamamıştım. Bir şey söylemek için dudaklarımı aralamıştım ki eliyle dudaklarımı kapatıp beni susturdu.
Yeliz içeri girip bizi öyle görünce –ki şu an ateşli bir şekilde Rüzgar'ın beni öptüğünü düşündüğüne eminim– hızlıca, "Ö-özür dilerim." deyip geri çıktı. Rüzgar dudaklarına alaycı bir kıvrım yerleştirerek, "Şaka öyle değil böyle yapılır." dedi ve kahkaha atarak yataktan kalktı. Rüzgar'ın üzerimde bıraktığı o sersemletici etkiden hemen kurtulup doğruldum.
"Ya sen ne pislik adamsın. Böyle şaka mı yapılır? O bizi şey yapıyoruz sandı."
"Ne yapıyoruz sandı?" derken bana baktı ve pis pis sırıttı. "Görürsün sen!" deyip yataktan kalktım ve banyoya doğru ilerledim. Rüzgar kollumdan yakalayıp beni kendine çekince göğsüne sertçe çarptım. Kendimi toparlayıp geri çekmeme fırsat bile vermeden ellerimi bileklerimden tutup belimin arkasında birleştirdi ve iyice kendine çekti. Benden uzun olduğu için çekince yüzüm hemen göğsünün üzerine çarpmıştı. Birkaç saniye öylece durup sadece kalp atışlarını dinledim. Bu sırada kollarımı da kurtarmaya çalışmıştım ama bırakmayacağını biliyordum. Onu görebilmek için başımı iyice arkaya doğru attım. Gülümseyerek, "Ufaklık." dedi. Gerçekten de eğleniyor gibi görünüyordu. Kendime hâkim olamayarak sordum: "Bu gerçek bir gülümseme mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURBAN
RomanceWATTYS 2017 KAZANANI✓✓ "Nefrete KURBAN Edilmiş Bir Aşk, Sizce Galip Gelebilir Mi?" Bir tarafta Toprak'a doğrultulmuş bir silah diğer tarafta ise Rüzgar ile evlenmek.... Bu nasıl bir ikilem. Bu nasıl bir çaresizlik. ...