KURBAN 2- Bölüm 12

12.2K 600 59
                                    

Küçük bir tatile çıkacağım iki hafta yeni bölüm paylaşamayacağım bu yüzden bugün iki bölüm paylaşıyorum :) keyifli okumalar


Huzurlu ve güvende hissetmek...

Hiç korkmadan karanlığa yürümek...

...ve gözlerini kapatıp hissetmek, onun varlığını, kokusunu, sıcaklığını...

Gözlerimi henüz açmamıştım ama Rüzgar'ın belimi sarmış olan kolunun ve sırtımı yasladığım göğsünün sıcaklığını hissedebiliyordum. Yavaşça çenemi yukarı kaldırıp dinledim. Sakin ve huzurlu nefes alıp verişini dinledim.

Az sonra gözlerimi açıp o muhteşem çene hatlarıyla karşılaşınca tebessüm ettim. Mutluydum, huzurluydum. Aylar sonra ilk defa. Onu uyandırmamaya çalışarak yavaşça döndüm. Uyurken onu izlemek istemiştim. Yüzündeki hiçbir kasın gerilmediği nadir zamanlardan bir tanesiydi şu an ve ben bunun tadını çıkarıyordum.

Ellerimi yavaşça yüzünde gezdirdim. Kaşında, kirpiklerinde, çenesinde ve son olarak dudaklarında. Sanırım her şeyini, yüzünün her şeyini seviyordum. Ben ne ara bu kadar bağlanmıştım bu adama? Hayretler içindeydim. Nasıl, ne zaman oldu bilmiyorum ama şu anda kolları arasındayken onu seyretmek paha biçilemezdi.

Ellerimi saçlarına kaydırdım ve okşamaya başladım. Onu rahatsız edecek kadar değil elbet, sadece hafifçe dokunuyordum. Birden Rüzgar sertçe bileğimi kavrayınca "Ahh!" diye inledim. O kadar çok sıkmıştı ki! Gözlerini açıp beni görünce aynı hızda bileğimi tutan ellerini gevşetti.

"Özür dilerim, seni uyandırmak istememiştim." diye mahcup bir şekilde konuşunca Rüzgar belimdeki elini çekti ve sırtüstü uzandı.

"Saçlarıma dokunulmasından hoşlanmam!"

O kadar soğuk konuşmuştu ki kafasına bir tane geçirmek istedim.

"Üzgünüm tatlım ama ben de böyle dokunmayı seviyorum. E her erkeğin saçına dokunamayacağıma göre sen kocam olarak bunu üstlenmelisin." dediğimde Rüzgar başını çevirip bana baktı.

Elini uzatıp alnıma bastırdı. "Ateşin de yok ama sen hâlâ saçmalıyorsun!"

Suratımı asarak ona dik dik baktım. Bu sırada telefonum çalınca yatakta doğrulup telefonumu aramaya koyuldum.

Yine Rüzgar'ın odasındaydım. Dün gece fenalaşınca beni odasına getirmiş diye içimden geçirirken masanın üzerindeki telefonumu fark ettim.

Telefon kapanmadan yetişebildim.

"Efendim Ömer?"

"Günaydın Fıstık. Uyandırmadım umarım."

"Günaydın. Hayır, hayır uyanmıştık zaten." Uyanmıştık mı dedim ben! İnanamıyorum kendime!

Ömer imalı bir tonla, "Hım uyandınız demek, iyi." deyince sessizce bekledim. Bir şeyler söylemek istememiştim çünkü Ömer'in daha fazla kurcalamasından çekiniyordum.

"Eylül'le sizi çarşamba akşamı yemeğe davet edelim diyoruz. Böylece aslanımız kendi ormanı dışında da kükrüyor muymuş göreceğiz!" dedi ve kahkaha attı. Arkadan Eylül'ün de sesini duyunca; "Bir saniye, o yanındaki Eylül mü? Hem de sabahın bu saatinde?" diye imalı bir şekilde soru sorarak okları ona çevirmek istemiştim, ayrıca konuyu da değiştirmek.

Çünkü biliyordum ki Rüzgar asla böyle bir daveti kabul etmezdi.

Tabii Eylül telefonu hemen Ömer'den alıp hiçbir şey olmamış gibi rahatça dün geceyi birlikte geçirdiklerini söyleyerek bütün planlarımı altüst etmişti.

KURBANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin