Biliyorum, uzun zaman oldu. Bunun için çok üzgünüm, sizleri beklettim ama bundan sonra arayı bu kadar açmayacağım. Uyku düzenim karıştı, ve biraz yorgundum şu sıralar. Kendimi affettireceğim. :')
Herkese iyi okumalar. Bir önceki bölüme de az vote gelmiş. Utandınız mı naptınız?
Veriyorsunuz fakat yine söyleyeyim, vote ve yorum verirseniz çok mutlu olurum. <3
Garip mi hissediyordum?
Belki.
Ah, tamam. Gerçekten garip hissediyordum. Öyle ki o yaptığımız şeyden sonra her hücrem ölesiye utanıyordu. O an nasıl bir cesaretle onayladığım hakkında en ufak bir fikrim yoktu fakat şimdi yaptığım şey ondan kaçmama sebep oluyordu.
Eve döndüğümüzde ilk işim kendimi odaya kapatmak olmuştu, evet.
Taehyung tahmin ettiğimin aksine peşimden gelmemişti. O da benim yaptığım gibi odasının yolunu tutmuştu ve bunun beni şaşırtmadığını söylesem yalan söylemiş olurdum.
Mutfaktan aldığım kahveyi komidinin üzerine koyduktan sonra önümde açtığım filme odaklanmaya çalıştım. Fakat, çok zordu.
Taehyung' un dokunduğu her yer yanıyor gibiydi ve ben hala o anın her dakikasını tekrar tekrar yaşıyor gibiydim. Sevdiğim insanla bunu yaşamış olmak güzeldi fakat onunla aynı evde yaşıyorken bu beni nasıl etkileyecekti orasından emin değildim.
'' İyi halt yedin, Choon hee. '' diye sayıkladım kendi kendime. '' Şimdi çocuğun yüzüne nasıl bakacaksın? ''
Tam ben kendi kendime konuşuyorken odanın kapısı açıldı, ve elinde kahveyle içeriye Taehyung girdi. Yüzüne yerleştirdiği gülümsemeyle yanıma yaklaştığında tereddütlü gözlerle ona baktım.
'' Neden buradasın? ''
'' Ah, gitmemi mi istiyorsun? '' dedi, gülerek. Bir eli kalbine gittiğinde '' kalbimi kırdın '' dedi dalga geçercesine.
Hoşuna gittiği çok belliydi.
'' Hayır, sadece merak ettim. '' Gözlerim elinde duran kahveye iliştiğinde benim yaptığım kahvenin aynısından aldığını gördüm.
'' Sen de mi içiyorsun? ''
'' Bütün mutfak kahve kokuyordu, sayende. '' dedi, yorganın içerisine, yani yanıma iliştiği sırada. '' Canım çekti. ''
Ben utançtan kızarmaya başlarken taehyung önümde duran tableti kapatıp bir kenara attı. Yanıma iyice sırnaştığında gözlerimi öylece önüme dikmiştim.
'' Film izlemenin vakti değil şimdi. '' diye konuştuğunda bir kolunu omzuma atarak beni iyice göğsüne çekti. Aramızdaki mesafe iyice sıfıra indiğinde gözlerimi onun gözlerine dikebilmiştim sonunda. Bana bakıyordu öylece.
'' Neden susuyorsun? ''
'' Susmuyorum. '' diye konuşurken kelimeleri zor kurabilmenin şaşkınlığı içerisindeydim. '' Yorgunum sadece. ''
'' Demek yorgunsun. '' derken vermek istediği mesajı anlamamak imkansızdı. Ne demiştim ben şimdi?
'' Saçmalama, o manada söylememiştim. ''
Utancın verdiği hisle aniden kafamı çevirdiğimde birkaç saniye sonra kulağımda hissettiğim nefesle bütün tüylerim diken diken oluvermişti. Beni her hali daha da etkiliyordu.
Ağzından çıkan kıkırtıyla '' şuan ne kadar tatlı olduğunu bi görebilsen '' dedi, sevimli bir ses tonuyla. '' Benim gözümde. ''
'' Utandığımı bildiğin halde daha da üzerime geliyorsun, Taehyung. ''