*4*

703 84 94
                                    

(Min Ji)- Benden ne istiyorsun?

Bir süre sessiz kaldıktan sonra hala arkası bana dönükken konuşmaya başladı. Daha sonra ise odadan çıkmıştı.

- Senden, hiçbir şey istemiyorum.

Oda tekrar eski karanlığına büründüğünde halsiz vücudumu daha fazla dik tutamadım ve olduğum yere uzandım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oda tekrar eski karanlığına büründüğünde halsiz vücudumu daha fazla dik tutamadım ve olduğum yere uzandım. Kısa bir süre içinde de uykuya dalmıştım.

Sert zeminin verdiği rahatsızlıkla gözlerimi zorlukla açıp olduğum yerde doğruldum. İlacın sayesinde az da olsa kendime gelmiştim. Şimdi ise lavaboya gitmeliydim. Siyahlı adamdan fazlasıyla korktuğum için önce bir şey yapmayıp beklemeye başladım ama gelmeyeceğini anladığımda oturduğum yerden zorlukla kalkıp kapıya doğru ilerledim. Kapının kolunu kavrayıp olabildiğince sessiz çevirdiğimde beklenilen gibi kapı açılmamıştı. Kapının kolunu bırakıp tereddüt içinde kapıyı tıklattım. Birkaç sefer tıklattıktan sonra dışarıdan gelen adım sesleri kulaklarımı doldurmuştu. Biraz geriye doğru çekilip kapının açılmasını bekledim. Kapı açılır açılmaz siyahlı adam gözlerini bana dikerek konuşmaya başlamıştı.

- Ne istiyorsun?

Söylediği cümle bir soru cümlesinden daha çok tehdit cümlesi gibiydi. Vurgu ve tonlamalarıyla gizli bir şekilde ''Ölmeyi bu kadar çok istediğini bilmiyordum.'' diyordu. Korktuğum için konuşamamış öylece kalakalmıştım. Beklemekten sıkılan siyahlı adamın sesi tekrar kulaklarımı doldurmuştu.

- Sana ne istediğini sordum. Zor bir soru muydu?

(Min Ji)- Şe-şey, şey söyleyecektim.

- Ah! Ne söyleyeceksen söyle artık.

(Min Ji)- La-lavaboyu kullanabilir miyim?

Siyahlı adam kısa bir süre düşündükten sonra elini, kolumu tutmak için uzattığında refleks olarak ondan uzaklaşmıştım. Sinirlenmesinden ve beni öldürmesinden çok korkuyordum. Uzattığı elini geri çektikten sonra konuşmaya başladı.

- Önden yürü lavabonun yerini göstereceğim sana.

Başımı ''Tamam'' anlamında salladıktan sonra yavaş adımlarla odadan çıkıp ilerlemeye başladım. Koridordaki tablolara yakından bakıyordum şimdi ve bütün tablolardaki resimlerin aynı kişilere sahip olduğunu gördüm. Neden aynı adam ve kadının resimleri vardı acaba? Arkamdan gelen ürkütücü sesle düşüncelerimden ayrılıp ona odaklandım.

- Sağa dön.

Dediği gibi sağa dönüp bir süre daha ilerledim. Hemen sonra karşıma merdivenler çıkmıştı. O zamanda aşağı indik. Olabildiğince yavaş gidiyor ve nerede tutulduğumu anlamaya çalışıyordum. Kaçacak bir yerler var mı diye bakarken aynı zamanda kaçacağımı düşünmesin diye farklı uğraşlar sergiliyordum. Merdivenlerden indikten sonra biraz daha ilerleyip sola döndüğümüzde lavaboya da gelmiştik. Tam içeri gireceğim sırada sesi beni tekrar durdurmuştu.

Stockholm & FilofobiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin