---Jimin---
Her zamanki gibi koşudan geldikten sonra üzerimi değiştirmiş ve evden ayrılmıştım. Min Ji'nin evden gitmesiyle, daha doğrusu onu kovmamla kahvaltı alışkanlığım da bitmişti. Kısa sürede şirkete gelmiştim. Arabamı park ettikten sonra hızlı adımlarla odama doğru ilerlemeye başlamıştım. Min Ji'nin masasında olmadığını görünce daha gelmemiş olduğunu düşünmüştüm ama odama girdiğimde onu masama dosyaları koyarken görünce yanıldığımı fark ettim. Onu görünce yüzüme yerleşen gülümsemeyle konuşmaya başladım.
(Jimin)- Günaydın
(Min Ji)- Günaydın
(Jimin)- Nasılsın bugün?
Masama doğru ilerlerken sorduğum soruyla bir süre sessiz kalmış ve bana bakmaya başlamıştı. Neden birden değiştiğimi anlamamıştı galiba. Bende ona bakmaya başlayınca kendini toparlamış ve sorumu cevaplamıştı.
(Min Ji)- İyiyim, siz?
(Jimin)- İyi olmamı sağlayan kişiyi gördüğüm için iyiyim.
Min Ji boş gözlerle bana bakmaya devam ettiğinde yüzümdeki gülümsemeyi daha da yaymış ve masamdaki dosyalara göz gezdirmeye başlamıştım. Bir süre öylece durduktan sonra konuşmaya başlamıştı.
(Min Ji)- Ben işime döneyim, istediğiniz bir şey var mı?
(Jimin)- Kahve
Min Ji başıyla onayladıktan sonra odadan ayrılmıştı. Bende bir an önce işe başlamıştım.
Kahvemin neden bu kadar geciktiğini düşünmeye başlarken kapı çalınmıştı. İçeri gelmesini söylediğimde kapıda Min Ji görünmüştü. Elindeki paketi masamda boş bir yere bıraktıktan sonra bir şey söylemeden odadan çıkmıştı. Elimdeki dosyayı bırakıp paketi önüme çekmiş ve ne olduğuna bakmıştım. Kenardaki not kâğıdını görünce elime almış ve okumaya başlamıştım.
''Kahvaltı yapmadan kahve içilmeyeceğini öğretmediler mi sana? Evden ayrılmadan kahvaltı yap lütfen. Az sonra kahveniz masanızda olacak. Afiyet olsun ^^''
Min Ji yine yapacağını yapmıştı. Kahvaltı yapmayı canı almayan ben kısa sürede ne varsa silip süpürmüştüm. Masamdaki tabakları topladıktan sonra kapının arkasındaki çöpe atmak için masamdan kalkmıştım. Çöpü atarken kapı çalınmış ve Min Ji başını içeri uzatmıştı. Eli hala kapı kolundayken içeri bakmış ve beni görmemişti. Arkası bana dönükken odadan çıkacağı sırada kapıyı elimle kapatmış ve Min Ji'yi kapıyla arama almıştım. Kocaman yaptığı gözleriyle bana baktıktan sonra elini kalbine götürürken gözlerini kapatmış ve kısık çıkan sesiyle konuşmaya başlamıştı.
(Min Ji)- Ödüm koptu.
Gözleri kapalıyken bir süre onu inceledikten sonra gözlerini açmış ve bana bakmaya başlamıştı. Aramızdaki sessizliği ben bozmuştum.
(Jimin)- Teşekkür ederim
(Min Ji)- Bir daha kahvaltı yapmadan kahve içme. Yani, içmeyin lütfen zararlı.
Min Ji gözlerini yüzümden çektiğinde bu haline daha çok gülümsemiştim. Aklıma takılan soruyu en sonunda ona yöneltmiştim.
(Jimin)- Sen kahvaltı yapmadığımı nereden biliyorsun?
(Min Ji)- Nasıl bilemeyeyim? Seni ilk gördüğümde fark etmiştim kahvaltı yapmadığını. Zayıflamışsın. Kendine dikkat etmiyorsun ve fazla kahve tüketiyorsun. Sana dikkatli olman gerektiğini söylemiştim.
Min Ji tek nefeste cümlelerini sıraladığında gözlerimi kırpmadan ona bakmaya devam ediyordum. Beni her hareketiyle etkilemeyi başarıyordu. Kısa süre içinde neler söylediğini fark edince elini ağzına götürmüş ve gözlerini yüzümden ayırmıştı. Bir elim kapıya dayalıyken diğer elimle çenesinden tutmuş ve bana bakmasını sağlamıştım. Gözlerine bakarken içime sızan huzur bu dünyada hiçbir şeyle değişmeyeceğim bir şeydi. Aramızda kalan az mesafeyi kapatmış ve dudaklarının üzerindeki eline küçük bir öpücük kondurmuştum. Bundan sonra kendimi, duygularımı engellemek istemiyordum. Artık ne kendime ne de ona kötü zamanlar yaşatmayacaktım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stockholm & Filofobi
FanfictionStockholm Sendromu: Katiline aşık olmak. Filofobi: Aşık olmaktan korkmak. İki tür hastalık ve bu hastalığa sahip olan iki kişi. Birbirleriyle karşılaşırlarsa peki, ne olacak? Gelin Stockholm Sendromu ve Filofobi hastalığına sahip olan bu iki kişini...