*14*

513 66 133
                                    


---Jimin---

Min Ji'nin bulduğu çözüm yolu fazlasıyla şaşırmama neden olmuştu. İki haftadır bir yol bulmaya çalışmıştım ama aklıma hiç o gelmemişti. Min Ji'yi, kaçırdığım kişiyi, kız arkadaşım olarak tanıtmak ne kadar doğru olur ki? Ahhh! Cidden!

Kabul etmekten başka şansım olmadığı için Jungkook'u aramış ve Min Ji'nin isteği üzerine yarın akşama yemeğe çağırmıştım. Gerçekten yaptığımın ne kadar doğru olup olmadığını hala ayırt edemiyorum. Kafayı yemek üzereyim...

Düşüncelerimden ayrılıp sıkıntılı bir nefes vererek oturduğum yerden kalktım. Min Ji'nin konuşmaya başlamasıyla dikkatimi ona vermiştim.

(Min Ji)- Nereye gidiyorsun?

(Jimin)- Sana ne!!

Birden bağırmamla korkmuş ve dolmaya başlamış gözlerle bana bakmayı kesip ellerini oynamaya başlamıştı. Kısa bir süre sonra titreyen sesi kulaklarımı doldurmuştu.

(Min Ji)- Yarın için birkaç eksik var da. Onu söyleyecektim.

Bu aralar fazla stresli olduğum için ona kızıyor, bağırıyordum. Yaptığım yanlıştı biliyorum ama o an bunu fark edemiyordum. Yine öyle yapmıştım galiba...

(Jimin)- Şimdi gider alırım.

(Min Ji)- Tamam. Bende odama geçeyim.

(Jimin)- Neden?

(Min Ji)- Dışarı çıkacaksın ya odaya kilitlemeyecek misin beni?

(Jimin)- Neler alınacağını ben bilmiyorum o yüzden sende benimle geliyorsun.

Kocaman kocaman yaptığı gözleriyle bana bakarken kapıya doğru ilerlemeye başlamıştım.

(Jimin)- Çabuk ol!

Arkamdan gelen adım sesleriyle şoktan çıkıp beni takip etmeye başladığını anlamıştım. Bugün nedense onu sinir etmek istiyordum. İçimdeki bu tuhaf hissi bastıramayıp adımlarımı durdurdum ve arkamdaki kişiye döndüm. Ne olduğunu anlamamış bir şekilde bana bakarken konuşmaya başladım.

(Jimin)- Bu halde mi benimle dışarı çıkacaksın?

Üzerine bir süre baktıktan sonra bana dönerek konuşmaya başladı.

(Min Ji)- Evet

(Jimin)- Hiç olmazsa saçını tekrar toplamalısın. Pürçekli pürçekli yanımda durmaya nasıl cesaret ediyorsun?

Sinirden kasılan çene kasları başardığımın bir göstergesiydi. Ne kadar gülmek istesem de kendimi tutuyordum. İçinden sabır dileyerek saçındaki tokayı çıkartıp bileğine taktı. Daha sonra saçlarını salıp tekrar düzenli bir şekilde toplamaya başladı. Bileğindeki tokayla saçını tekrar bağladıktan sonra bana döndü ve konuşmaya başladı.

(Min Ji)- Oldu mu bay Park?

(Jimin)- Oldu bayan Kim.

Arkamı dönüp kapıya doğru ilerlerken yüzümdeki gülümsemeyi de yaymıştım. Hemen sonra aklıma gelen düşüncelerle kendimi toparladım. Ben. Park Jimin. Benliğinde hiçbir duygu barındırmayan, bir süre sonra her hücresi intikam ateşiyle kavrulan ve ailesinin kanını yerde bırakmayan ben. Şimdi bir kız sayesinde gülümsüyor muydum? Hem de onun gibi bir kız yüzünden aldatılmışken. Hepsi aynı değil mi sonuçta!

Evin altındaki otoparka girince düşüncelerimden ayrılmış ve birkaç arabayı geçtikten sonra anahtarı yanımda olan arabanın yanına gitmiştim. Adımlarını yavaşlatarak etrafına baka baka ilerleyen Min Ji'ye dönüp konuşmaya başladım.

Stockholm & FilofobiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin