---Min Ji---
Siyahlı adam telefonunu kapattıktan sonra derin düşüncelere dalmıştı. Ne kadar korksam da merakıma yenik düşüp konuşmaya başladım.
(Min Ji)- Bir sorun mu var?
- Doydun mu?
(Min Ji)- E-evet
- O zaman artık odana gitmelisin.
(Min Ji)- Peki
Başımı eğerek cevap verdikten sonra masadaki tabakları yıkamak için tezgaha koymuştum. Tam yıkamaya başlayacağım sırada bileğimdeki el beni durdurmuştu. Siyahlı adamın sesini bir kez daha duymuştum.
- Onlar kalsın. Ben hallederim.
Başımı ''Tamam'' anlamında hareke ettirdikten sonra karanlık ve bir o kadar da ürkütücü odaya doğru ilerlemeye başladım. Siyahlı adam da arkadan beni takip ediyordu. Merdivenleri çıktıktan sonra odanın olduğu yöne ilerleyeceğim sırda siyahlı adam konuşarak beni durdurmuştu.
- Oraya değil. Beni takip et.
Merakla siyahlı adamı takip etmeye başlamıştım. Şimdi neler oluyordu acaba? Koridorun en sonundaki odanın önünde durduğunda bende aramızda bir adım bırakarak durmuştum. Siyahlı adam odanın kapısını açıp içeri geçmemi beklemişti. Kapıdan içeri baktığımda şaşırmıştım. Çünkü burası güzel bir odaydı. Karanlık ve ürkütücü değildi. Odada siyah, beyaz ve mavinin en sevdiğim tonu hakimdi. Büyülenmiş bir şekilde içeri birkaç adım attıktan sonra odayı incelemeye devam ediyordum ki siyahlı adamın sesi dikkatimi üzerine çekmişti.
- Yüzündeki gülümsemeye bakarsak baya sevdin burayı.
(Min Ji)- Evet.
- Artık burada kalacaksın.
(Min Ji)- Neden?
- Temizlikte ve elimdeki yaraya yardım ettiğin için küçük bir hediye. Ayrıca çorbayı da unutmamak lazım.
Siyahlı adam yüzüne anlamlandıramadığm bir gülümseme yerleştirdikten sonra bir süre öylece beklemişti. Daha sonra yine eskisi gibi ciddileşip konuşmasına devam etti.
- Kapıyı kilitleyeceğim. Ayrıca az sonra misafirim gelecek. Eğer en küçük bir çıtırtı çıkartırsan- Gerisini söylememe gerek yok her halde?
Başımı ''Tamam''anlamında salladıktan sonra kapıyı örtüp kilitlemişti. Daha sonra giderek uzaklaşan adım seslerini duymuştum. Sesler kesildiğinde sakin adımlarla yatağa doğru ilerlemiş ve kenarına oturmuştum. Galiba oynadığım oyun bir işe yaramıştı.
---Jungkook---
Jimin'i uzun bir süre sonra arayıp konuştuğumda sesi kötü gelmişti. Hasta olduğunu söyleyince üstelememiştim ama içim hiç rahat değildi. Hastane kantininden kahve alıp boş bir masaya oturdum ve ne yapabileceğimi düşünmeye başladım. Karşımdaki hareketlilikle düşüncelerimden ayrılıp gelen kişiye baktım. Karım gülümseyerek bana baktıktan sonra konuşmaya başladı.
(Min Jung)- Ne düşünüyorsun?
(Jungkook)- Jimin
(Min Jung)- Aradın mı?
(Jungkook)- Evet
(Min Jung)- Ne konuştunuz da seni bu kadar rahatsız etti?
(Jungkook)- Sesi kötü geliyordu. Soğukalgınlığı deyip geçiştirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stockholm & Filofobi
FanfictionStockholm Sendromu: Katiline aşık olmak. Filofobi: Aşık olmaktan korkmak. İki tür hastalık ve bu hastalığa sahip olan iki kişi. Birbirleriyle karşılaşırlarsa peki, ne olacak? Gelin Stockholm Sendromu ve Filofobi hastalığına sahip olan bu iki kişini...