---Min Ji---
Bugün Bay Park'ın şirketindeki son günümdü. Üzülmüş müydüm? Kesinlikle. Kim üzülmez ki sevdiğinden uzak bir yerde olacak olunca? Bir hafta çok güzel ve çok çok hızlı geçmişti. Jimin'i az da olsa görebilmek için şirketi en alt kattan en üst kata kadar karış karış dolanırken mutlu ve heyecanlı hissediyordum. Sırf onu görebilmek için kendime sık sık kahve almaya gidiyor hatta yan masamdaki çalışanın kahve alacağını duyduğumda onun yerine gidip ben alıyordum. Bazen bu davranışlarım bana yabancı ve tuhaf geliyordu. Saçma buluyor ve kendime kızıyordum. Ama, ama işte onu seviyor ve özlüyordum. Bu tür saçmalıkları onu görebilmek için yapıyor olunca saçmalıktan çıkıyordu benim için.
Bu şekilde bir haftayı tüketmiştim. Şimdi kendimi toparlamalı ve yeni bir iş bulmalıydım. Bay Park iki saatim olduğunu söyleyip çıkışımı vermediği için boş kalmış ve şirketi tekrar dolaşmaya başlamıştım. Bu durumdan sıkılınca bir kez daha şansımı denemek istedim ve odasına doğru ilerlemeye başladım. Bir iki adım kalmıştı ki Bay Park'ın odasından sekreter ağlayarak çıkmıştı. Masasına zorlukla gidip oturduğunda yanına gidip sakinleştirmeye çalıştım. Tamam Bay Park sekreteri kovmakta haklıydı belki ama bu şekilde yapmamalıydı. Zaten kız Jimin'i her gördüğünde titremeye başlıyordu. Sekreter ağlayarak eşyalarını toplayıp şirketten ayrılmıştı. Peki, şimdi ne olacak? Sekreterin masasını göz taramasından geçirirken bilgisayarın yanında işaretli yerler olan bir dosya ve bilgisayar ekranında boş bir sayfa olduğunu gördüm. Bay Park için son bir iyilik yapsam olurdu değil mi?
Bilgisayarla uzun süre haşır neşir olduğum için hızlı bir şekilde dosyadaki işaretli yerleri bilgisayara geçirmiş ve altına küçük bir not düştükten sonra Bay Park'ın bilgisayarına göndermiştim.
Sekreterin bilgisayarında biraz araştırma yapsam iyi olurdu. İlk siteyi açıp iş aramaya başladığım sırada masadaki telefon çalmıştı. Açıp açmamak arasında kararsız kalsam da önemli bir şey olabileceğini düşünüp aramayı cevaplamıştım.
(Min Ji)- Efendim?
(Jimin)- Odama gelir misin?
(Min Ji)- Geliyorum
Telefonu kapattıktan sonra sekreterin masasından kalkmış ve Bay Park'ın odasına doğru ilerlemeye başlamıştım. Kapıyı çalıp beklediğim sesi duyunca içeri girmiştim. Bilgisayarına odaklanmış bir şeyler yapıyorken masasına doğru ilerlediğimde bana dönmüştü. İçimi eriten o gülümsemesini sunduğunda konuşmaya başlamıştı.
(Jimin)- Teşekkür ederim Bayan Kim.
(Min Ji)- Teşekkür etmene gerek yok. Çıkışımı şimdi versen daha mutlu olurum.
(Jimin)- Demek benden ayrılacağın için mutlusun.
Karşımdaki bedenin yüzü düştüğünde şaşırmıştım. Neden söylediğim şeyleri yanlış anlıyordu?
(Min Ji)- Bir; ben senden ayrılmıyorum, şirketinden ayrılıyorum. İki; senden uzak olmak benim en son isteyeceğim şey bile değil ve üç;-
(Jimin)- Sekreterim olarak çalışmaya ne dersin?
Bay Park az önce ne demişti? Sekreterim mi dedi? Yok ya! Ben yanlış anladım galiba.
(Min Ji)- N-ne?
(Jimin)- Otur da öyle konuşalım.
Hemen yanımdaki koltuğa oturduktan sonra Jimin'e bakmayı sürdürmüştüm. Bir süre yüzündeki gülümsemeyle bana baktıktan sonra konuşmaya başlamıştı.
(Jimin)- Senin sayende dosyayı zamanında gönderebildim. Yeni bir sekreter bulmak kolay olmayacak. İşler de bu ara yoğun o yüzden bir an önce sekreter bulmam gerekiyor. Senin sözleşmen de bugün bittiğine göre sekreterim olarak tekrar işe başlayabilirsin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stockholm & Filofobi
FanfictionStockholm Sendromu: Katiline aşık olmak. Filofobi: Aşık olmaktan korkmak. İki tür hastalık ve bu hastalığa sahip olan iki kişi. Birbirleriyle karşılaşırlarsa peki, ne olacak? Gelin Stockholm Sendromu ve Filofobi hastalığına sahip olan bu iki kişini...