Bölüm 18

64 25 15
                                    


Karşımda oturan Rüzgardı. Kendisi bana aşıktı ama ben o sıralar piskolojik olarak berbat bir durumda olduğum için ettiği çıkma teklifini kabul etmemistim. Şimdi karşımdaydı bana annem gittiğinde çok destek olmuştu. Hayatımda olan en iyi şeydi belkide

Yarım saattir konuşuyorduk ama artık gitme vakti gelmisti sanki...

"Rüzgar ben artık gitsem iyi olur bir hafta burdayım birlikte vakit geçiririz tekrar."

"Üzgünüm güzellik beni kaybettin ben nişanlıyım o yüzden olmaz"

Hiç değişmemişti hep şakacıydı.

"Ahh askım ne kadar da üzüldüm ahh ölüyorum..."

İkimizin gülmesiyle konusmama devam edemedim. Ben gercek olsa nr olur diye düşünüp gülüyorken o halime gülüyordu.

Elimi anlıma koymuştum ve ölüyorum anlamında işaretler yapıyordum.

"Peki güzellik sonra konuşuruz da Kore'ye mi döneceksin bir hafta sonra?"

"Evet Rüzgar da bak nişanlın kızacak bana güzellik demeyi bırakmalısın."

"Ama güzellik benim nişanlım kıskanç degildir de sana harika bir haberim var."

"Nedir?"

Lay:

Kris delirmis olmalı ben ve aşık olmak. Benim o defterleri kapattığımı en iyi o biliyor. Ondan sonra başka birine aşık olmayacağımı olamayacağımı bilmesi gerek. Ben neler çektim o biliyor sadece...

Ama ya gercekten aşık oluyorsam. Hayır ben aşık olmayacağım. Sedef ne olur uzak dur benden sana kapılıp aşık olmak istemiyorum.

Sedef

Havalara uçuyordum resmen. Rüzgar da Kore'ye gidecekmiş hatta aynı gün ve saatte. Nişanlısıyla birlikte gezeceklermiş ve Rüzgar bu arada işlerini halledecekmiş. Rüzgar bir yerde tercüman olarak çalışıyormuş ve güvendikleri için bağlı oldukları ülkelerdeki yerlere onu gönderiyorlarmıs. Nişanlısına bir yandan üzülmüstüm yogun çalışıyor olmalıydı ve Rüzgarı cok özlüyordu

Eve gelmiştim kendimi odaya attım uyumak istiyordum ama karnımdaki o zil uyumamı engelliyordu. Sonunda dayanamadım ve mutfağa girip bir seyler yemek istedim. Canım nedense sarma istemisti yeni manavdan aldığım yapraklarla bir saatte pişirip önüme koymuştum. Çatalımı elime alıp sarmaya batırdığım an bütün iştahım kaçmıştı...

Sehun:

"Heyy millet ben Sedef'i çok özledim. O benim hem ablam hem kardeşim hem de arkadaşımdı. Şuan Türkiye'de.
Şuan orda saat kaçtır?"

"Arayalım mı?"

Kris: Sehun boşver aramayalım.

"Yaaa neden arayacağım ben"

Kai:Hadi ara Sehun ben de konuşmak istiyorum.

"Tamam"

Sedef

Aklıma kai gelmişti ve diğerleri sarma istediğinde tarif ettiği kelimeler sarmayı severek yemesi ben... Sanırım özlemiştim onları

Düşüncelerimden telefonun sesiyle ayrıldım. Arayan kişi Sehundu.

"Alo Sehun"

"Sedef ne yapıyorsun iyi misin? Özledin mi bizi? Ne zamam geleceksin gelecek misin buraya?"

Geri döneceğimden haberleri yoktu ve söylemeye hic niyetim yoktu üzgünüm Sehun

"Sehun sakin ol biraz yemek yiyordum iyiyim evet hepinizi çok özledim. Ama maalesef geri dönmeyeceğim"

Telefon yüzüme kapanmıştı. Ne oldu simdi?

Luhan:

Sehun birden telefonu kapatıp Lay'ın odasına çıkmıştı.

"O benim ablamdı neden ona şaka yaptın ve gitti. O gelene kadar seni affetmeyeceğim Lay"

Duyduklarım karşısında küçük dilimi yutmuştum. Sehundan böyle bir şey beklemiyordum.

Daha neler olacaktı bakalım...

Umarım güzel bir bölüm olmuştur...

ŞİFACIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin