Herkese mutlu haftalar arkadaşlar.
Benim gibi çalışanlar için, sendromsuz Pazartesi diliyorum hepinize. (ne kadar olabiliyorsa tabi artık :/)
Benim en eğlenerek yazdığım bölümlerden biri olan Piknik bölümünü umarım siz de beğenip, keyifle okumuşsunuzdur.
Yeni bölüm yeterince stres içeren unsurlara sahne olacağı için sizi daha fazla uğraştırmadan buyurunuz aşağıya efenim...
Yorum ve eleştirilerinizin benim için önemini hatırlatarak
Keyifli okumalar diliyorum :)
***
"Öyküm elini oraya koyma güzelim. Selim'i ara hoparlöre al" dedi Oğuz.
Hemen söylediğini yapıp Selim'i aradım ve sesi dışarı verdim. "Efendim kuzen" diye telefonu açan Selim, Oğuz'un konuşmaya başlaması ile dinlemeye başlamıştı.
"Selim iyi dinle beni. Fren tutmuyor abi, ben vites küçültüyorum şuan da. Durmak için iki şansım var. Ya yavaşlayıp el frenine asılacağım, ya da en hafif şekilde bir yere vurmam gerekecek. Arabayı vurup Öyküm'ü tehlikeye atmak istemiyorum. Muhtemelen el frenine asılırım vitesi küçülttükten sonra mesafeni aç benimle sana çarpmayayım ama dikiz aynasından beni görebileceğin bir yerde ol" dedi.
"Abi o arabanın freninin kendi kendine patlaması imkansız nasıl olur" diyen Selim'in sesi ardından Ilgın'ın arkadan bağırma sesleri gelmeye başladı. Korkmuştu belli ki, korkar tabi ki bende kendimi iyi hissetmiyordum sonuçta.
"Ilgın'a söyle sakin olsun Selim. Bir zarar gelmeyecek kimseye küçültüyorum vitesi telefonda kal, mesafeyi korumayı unutma, biraz daha seri aç arayı, tekrar küçültüyorum yavaşlıyorum şuan ufak ufak."
"Abi şu an hızın düşük görünüyor, bu mesafe de kalıyorum."
"Tamam 3. Vitesteyim şu anda. Hazır ol... asılıyorum" demesiyle el frenine asıldı ve araba yolun ortasında yan dönerek durdu.
Arabanın durması ile Selim arabasıyla geri geri gelerek hemen yanımızda durdu ve Ilgın'la yanımıza geldiler. Anın şokuyla hemen arabadan inemeyip nefeslenmeye başlamıştım. Oğuz ise alnında ki terleri tişörtü ile silip sakinleşmeye çalışıyordu. Ilgın'ın kapımı açması ve kolumdan tutup beni indirmesi ile sarılması bir oldu. Selim'de Oğuz'un kapısını açıp onun inmesine yardımcı oldu ve hemen bagajdan yol yardım malzemelerini çıkarıp arabanın biraz uzağına diğer araçların dikkat etmesi için bıraktı.
Sigorta şirketini arayan Oğuz, Selim'in arabası ile gitmemi istemişti ama bu isteğini kabul etmeyerek yanında kalacağımı söyledim. Selim'le Ilgın'da bizimle beraber bekledi ve sigorta şirketinin arabanın alınması için araç göndermesini bekledik.
Yaklaşık 1 saatlik bekleyişimizin ardından sigorta şirketinin gönderdiği çekici ile Oğuz'un arabası alınmış, biz de Selim'in arabası ile yola koyulmuştuk.
Selim ve Oğuz'un konuşmadan bakışları ile anlaştıkları ortadaydı. Hızlı bir şekilde Selim arabayı Maslak'ta olan kendi evine sürdü ve hep beraber yukarı çıktık. Selim'in bize içecek soğuk bir şeyler vermesi ile beraber konuşmalarda başlamış oldu.
"Oğuz bu arabanın freni kendi kendine patlayamaz abi. Nasıl olabiliyor böyle bir şey?"
"Bence de patlayamaz var bir bokluk bakalım çıkar yarın ortaya neymiş öğreneceğiz işte."
"Abi fren hortumunu kesmeye cesaret edebilecek biri var mı" demesi ile Oğuz, Selim'e sus dercesine ters bir bakış attı ve daha sonra bakışlarını bana doğru çevirip gözlerini kırpıp geri açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çürük Vişne ile Sarı Papağan (Tamamlandı)
HumorAşık olan ben değildim beni kendine aşık eden oydu. Yani benim hiç bir suçum yokken üzülen ben oldum.