Yeni bir #tbt gününden herkese selamlar :)
Fotoğraflarımızın ve videolarımızın instagramı boy boy süsleyeceği, #tbt lerimizin yedi düvele kıskançlık tohumları ekeceği bir Perşembe gününe yeni bir bölümle mutluluk saçmaya geldim...
"Bu kadar öz güven yeter be çekirdekiçi" diyerek sadece ama sadece birkaç satır aşağıda olan yeni bölüme sizi koşa koşa davet ediyorum...
Beğenmediğiniz yerlerde eleştirmeyi, beğendiğiniz yerlerde güzel yorumlarınızı ve votelerinizi eksik etmeyin canım arkadaşlarım.
Keyifli okumalaaarr :)
Diğer bölüme kadar sağlıcakla :)
***
Doğum günüm büyük bir coşkuyla kutlanmaya devam ederken gelen hediyelerimi de merakla açmaya başlamıştım bir yandan.
Tülin anne ve Bekir baba değerli bir taş olduğunu tahmin ettiğim bir bilekliği bana hediye ederlerken, canım görümcem onlardan ayrı olarak hediyesini bana almış ve bileklik ile uyumlu olduğunu gördüğüm bir küpe kutusunu avucumun içine bırakmıştı.
Burcu ve Pelin geleneğimizi bozmadan her sene birbirimize aldığımız bez bebeğimizi verirlerken koleksiyonumun en değerli parçalarından biri de bez bebek aileme katılmış oldu. Kış çocuğu olduğum için vazgeçilmezlerim olan atkı ve berelerim canım kız kardeşlerimden gelmişti bez bebeğimle beraber. Annem ve babam ise aslında varlıkları bana bir hediye iken yine de hediyelerini benden esirgememişler ve çekirdek ailemizin baş harflerinin yazdığı altın bir kolyeyi boynuma takmışlardı.
Ilgın sadece dalga geçmek için çeyizime havlu alırken, Merve' de ondan eksik kalmayarak yine çeyizim için fincan takımı almıştı. Selim, Hakan ve Uğur'da bana hediye olarak rakı bardağı alıp, evlendikten sonra artık içmeye bize geleceklerini söyleyip paketi vermişlerdi.
Zaman hızla akıp ilerlerken hava iyice kararmış hatta saat geceyi vurmuştu. Bitmeyen doğum günümün artık sonlarına geldiğini anladım üzülerek de olsa.
Gecenin sonunda babam, annem ve teyzemi alarak çıkarken Oğuz'da beni,Ilgın'ı ve Merve'yi alıp babamın arabasının peşine takılmıştı.
...
Yarın ilk vizesi olan bir kız için fazla rahat olduğumu anlayarak kahvaltıdan hemen sonra odama geçip kendimi ders çalışmaya adadım. Yedik, içtik, eğlendik, gezdik falan ama hayatın gerçeği de bu sene takıntısız bir şekilde mezun olmam gerektiğiydi. Acaba Selim'in bizim okulda tanıdıkları var mıdır diye düşündüm ama henüz asistanlığının yeni bittiğini düşününce vazgeçtim.
2 saatin sonunda artık belim tutmazken telefonumun çalması ile Oğuz'un aradığını gördüm ve bir mola zamanının da geldiğini anlamış oldum.
"Efendim papağanım"
"Öyküm ne yapıyorsun?"
"Ders çalışıyorum da sen hayırdır bu ses tonu falan, direk Öyküm diye konuşmaya başlamak bir şey mi oldu?"
"Bir şey oldu aslında ama sakin ol tamam mı ben gerekeni yapacağım zaten televizyonda falan görürsen şaşırma diye aradım ailene de açıklarsın konuyu hatta ben de gelirim beraber açıklarız" dedi Oğuz ve ben anında konunun dün ki gazeteciler ile ilgili olduğunu anlayarak
"Yine ne yazmışlar Oğuz, insanı çileden çıkartacaklar artık" diye istemsiz sesimi yükselttim ve tabletimi elime aldım ne yazıldığına bakmak için. Bir yandan Oğuz'la konuşurken bir yandan da Oğuz Yemen diye arama yaptığımda karşıma çıkan iğrenç haberi görmemle gözlerim kararmaya başladı midemin bulanmasıyla beraber.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çürük Vişne ile Sarı Papağan (Tamamlandı)
HumorAşık olan ben değildim beni kendine aşık eden oydu. Yani benim hiç bir suçum yokken üzülen ben oldum.