Balayımız

310 14 3
                                    

Merhaba canım arkadaşlarım.

Düğün oldu da balayı olmasın mı? Olsun efendim!  hem de en güzelinden, en şahanesinden olsun dimi :)

Finale adım adım yaklaştığımız artık gözler önünde sizinde bildiğiniz gibi. Kendimi yavrumdan ayrılacakmışım gibi hissetmeme engel olamıyorum.

Valla böyle aşklar, böyle evlilikler, böyle balayları tüm bekar arkadaşlarımın başına diyorum ve sizi yeni bölüme alıyorum.

Keyifli okumalar canım arkadaşlarım :)

Not!! Bir daha ki bölümde Oğuz ve Öyküm'den fazla bahsetmeyeceğim ama umarım diğer kahramanlarımızın da ne yaptıklarını bilmek istersiniz. Kısa kısa hepsinin dilinden neler hissettiklerini, ne kadar sevdiklerini ve kim olduklarını da görmüş olacağız.

Sevgiyle...

***

Havaalanına gitmemiz için sadece 3 saatimiz kalmıştı ama biz hala yataktan çıkamamıştık ve bütün gece de uyumamıştık.

Ara ara kasıklarımda sancılar olmuştu ama adet sancım kadar da büyük değillerdi, idare edebilirdim yani.

Oğuz'un göğsünün üzerinde uzanırken;

"Geç kalmıyor muyuz aşkım, daha duş alacağız, havaalanına geçeceğiz" dedim.

"Kalmayız sevgilim, ama yıkanalım tabi ki ben varım" dedi pis pis sırıtarak.

"Fesatsın Oğuz, durduramayacağım seni diye korkuyorum."

"Ben durmamak için ne kadar bekledim en iyi sen biliyorsun, durmam tabi."

"Eh hadi o zaman bari yıkanalım" dediğim an çıplaklığına aldırmadan yanımdan kalkan Oğuz, benimde çıplaklığımı umursamadan beni kucakladığı gibi kaldırdı ve banyoya götürdü.

Neredeyse 1 saat süren banyomuzun üzerinden çıktığımızda hemen saçlarımızı kurutmaya giriştik ve giyindik.

Saat 10:00 da uçağın kalkacağını söylemişti Oğuz, ama saat 09:00 olduğu halde fazla rahat davranıyordu.

Havalanına vardığımızda saat tam 10:00 u gösteriyordu ve muhtemelen bizi balayına götürecek uçağa geç kalmıştık. Aheste tavırlarını devam ettiren Oğuz elimden tutarak beni peşinden götürürken uçağın kalkacağı yere gidebilmemiz için bir arabaya binmemizi sağladı ve yola koyulduk.

Normalden biraz daha küçük bir uçağın yanına geldiğimizde ise Oğuz yine elimden tutarak beni yanına çekti ve el ele uçağa doğru yürümeye başladık.

"Ne kadar küçük bir uçakmış, özel uçaklara benziy...oor ay..nıı" dememle uçağın bize özel olduğunu anlamam bir oldu.

"Yok artık Oğuz, gerçekten mi" dedim tekrar ağzım bir karış açık olarak ve yerimde kalıp ilerleyemedim bir süre.

"Evet çürük vişnem. Babam alalım dediğinde bende seninle aynı tepkiyi vermiştim ama bizim yurtdışı projelerimiz olduğu için gerekli olabiliyor diye beni yanıtladığında adamın haklı olduğunu gördüm. İyi ki de alalım demiş. Bak baş başa 8 saat yolculuk yapacağız."

"Ne bileyim hiç bahsetmemiştin, şaşırdım o yüzden. Ben vallahi zengin kocayı kaptım ya. Afferin kız Öyküm sana."

Oğuz'la birlikte son kelimelerimin ardından kahkaha atarken uçağa binmiştik aynı zamanda da.

Kokpit alanını hiç canlı görmeyen biri ne yapar tabi ki de uçak özelse bir de kocasının uçağı ise direk kokpite bakar. Ben de hiç düşünmeden Oğuz'a sırnaşıp kokpiti görmek istedim. Hem pilotlarla tanışıp hem kokpiti incelerken keşke pilot olsaymışım diye bir hayal kurmadım değil gerçekten de.Çok karmaşık ama çok güzel görünüyorlardı.

Çürük Vişne ile Sarı Papağan (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin