Onbir, kafasını odasının camından çıkarmış; elinde tuttuğu kitabı okuyordu. Dr. Jeremus kendisine birkaç kitap getirmişti ve bu yüzden çok mutluydu, burada ki tek aktivitesi kitap okumaktı. Kitaplar da bir çok insanın hayat hikayelerini okuyup, anlam vermeye çalışıyordu. Seçimler arasında kalan insanlar, iyi ve kötü arasında. Bir kadınla diğer bir kadın arasında veya iki araba arasında kalanlarla.
Kitaplarda yazanların tam olarak doğru olduğuna inanmasa da, gerçeğin bu yazılanlara yakın olduğunu düşünüyordu. Mesela kendisi, iki seçenek arasında kalmıştı bile. Bulunduğu hapishaneden kaçacaktı. Fakat kaçarken karşısına Murat çıkarsa ne yapacaktı? Kaçmaktan mı vazgeçecekti yoksa özgürlüğü için herşeyi yapacak mıydı?
İkinci şık Onbir için çok daha olasıydı. İçgüdüleri onu yönlendirecekti, tıpkı gözlerini ilk açtığı gece gibi.
'Daha iyi bir planım olsa o gece kaçabilirdim.'.
Hiçbir şeyden haberi yokken ve bir plana göre hareket etmiyorken bile kaçmaya o kadar yaklaşmıştı ki... Evet, dedi kendine. Özgürlüğüm için herşeyi yaparım.
Onbir için siyah ve beyaz vardı. Gün geçtikçe daha da çok bencilleştiğinin farkındaydı ve bu durum onu rahatsız etmiyordu. Gri demek, tehlike demekti. Beyaz veya siyah, insan ikisinden birinde bulunmalıydı. Kendisi için doğru olan şey siyah taraftaysa, siyah tarafta olmalıydı.
Okuduğu kitabı kapatıp, yatağının üzerine fırlattı. İngilizcesi iyiydi fakat kitapları anlamakta zorluk çekiyordu. Dr. Jeremus kendisine yaklaşık bir düzine kitap getirmişti ve hepsi de farklı konular hakkındaydı. Bir kitap evren teorisiyle ilgiliyken, diğeri polisiyeydi ve bu yüzden sürekli farklı yabancı kelimeler ile karşılaşıyordu.
Canı iyice sıkılmıştı. Murat'ta ortalarda görünmüyordu. Normalde Onbir camdan kafasını çıkarıp kitabını okurken, Murat'ta tarihi geçmiş gazetelere gömülürdü. Canı sıkıldığında Muratla sohbet ederdi, saatlerce hiç sıkılmadan konuştukları olurdu. Bazen Murat'ın hüzün dolu gözlerle kendisine baktığını farkederdi ve nedenini merak etse de soramazdı. Ne kadar iyi bir insan olsa da Murat'ın farklı bir yönü vardı ve o yönü ortaya çıkarmak kötü bir fikir olabilirdi. Onbir bunu yapmak istese de içgüleri yapmaması yönünde onu sürekli uyarırdı.
Sıkıntısını gidermek için birşeylerle meşgul olma zorunluluğunda hissetti kendisini ancak tek sahip olduğu şeyler kitaplardı ve onlardan da sıkılmıştı. Biraz durup düşündükten sonra kitapları düzenli şekilde dizmeye karar verdi; tıpkı Dr. Jeremus gibi.
Zeki adamlar böyle yapar.
Yatağının yanında ki dar sehpaya kitapları üst üste ve düzgün bir şekilde dizmesi bir dakika kadar sürmüştü. Umduğu gibi bir eğlence bulamamış, zaman öldürememişti. Sırtını duvara yaslayıp, dar sehpanın üzerine dizdiği kitaplara baktı bir an. Sonra gidip kitapları tekrar dizdi, bu kez alfabetik sıraya göre yaptı ki Dr. Jeremus hep böyle yapardı.
Diğer insanlar eğlenmek için neler yapıyordur acaba?
Can sıkıntısından patlayacakmış gibi tekrar kitaplara baktı. Fakat bu kez birşeyler dikkatini çekmişti. Kitaplardan birkaç adım uzaklaşıp, yukarıdan aşağıya doğru sıralanmış kelimelere baktı.
Dr. Jeremus sandığımdan daha zeki bir adam.
Dr. Jeremus, kendisine gizli bir mesaj göndermişti.
'Yalnız değilsin, acele etme. Yardım burada.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Onbir'in Hayatı
Science FictionTarihin iki farklı döneminde yaşayan iki adamın verdiği ortak savaşın öyküsü... "Savaş, her zaman seçer." demişti Willis, bir çöl rüzgarı kum taneciklerini yavaşça yüzüne vururken Nyuserre'nin. Ve 3.500 yıl sonra Onbir, bu kez savaşın onu seçtiğini...