Nevzat, dar bir odada birkaç adam ve Şenol ile birlikte tıkılı kalmıştı. Yayılan frekansın her insanda aynı hızda tepki vermediğini görebiliyordu. Ancak yakında herkesin bundan etkileneceği belliydi. Jeremus'un hızla yaptığı kulaklıklardan daha fazla olması işine yarayabilirdi ve bunun içinde onun yanına geri dönmeliydi.
Nevzat, fısıltıya yakın bir ses tonuyla Şenol'a ve diğer adamlara seslendi:
'Sesi duyuyor musunuz? Beyniniz acımaya başladı mı?'
'Komiserim, hayatım boyunca başıma gelen tüm kötü olayların verdiği acıyı tekrar ve tekrar hissediyorum.' diye yanıtladı Şenol.
'Güçlü kalmalısınız. Birkaç saat daha... bunu yapabilirsiniz. Güzel günlerinizi düşünmeye çalışın veya başka şeyler ama teslim olmayın. Buradan çıkmanın bir yolunu bulabiliriz ve kurtulabilirsiniz.'
Adamlara umut vermeye çalışırken bir taraftanda elini silahına oldukça yakın tutuyordu. Her an içlerinden biri kontrolü kaybedip atağa geçebilirdi.
'Bir dostum var. Onun yanından geliyorum ve bana bu sesi duymamı engelleyen bir çift kulaklık verdi. Eğer ona geri dönebilirsek daha fazlasını verebilir. Ben buraya gelirken yollar neredeyse tamamen tıkanmıştı ve şimdiye kadar kullanılamaz hale gelmişlerdir. O yüzden ona ulaşmak için bir helikoptere ihtiyacımız olacak. Nereden bulabileceğimizi biliyor musunuz?'
Kafasını çevirip hemen yanında duran Şenol'a baktı. Kafasının içinde ve vucüdunda hissettiği acıyı tahmin edebiliyordu ve buna rağmen bir çözüm aramaya çalışıyordu:
'Olay TV... onların helikopteri var. Eğer şanslıysak orada bulabiliriz.'
Nevzat derin bir nefes çekti. Şenol'un bahsettiği bina oldukça uzaktaydı ve oraya ulaşmaları neredeyse imkansızdı. Birkaç saniye sonra Şenol konuşmaya devam etti:
'Metro. Eğer metroyu kullanırsak oraya çok kolay ulaşabiliriz.'
Şenol'un bu cümlesi Nevzat'ın yüzünde küçük bir gülümseme oluşturmuştu. Tam kafasından kötü bir şey geçerken Şenol konuşup ona umut vermişti. Yinede önlerinde bir engel vardı: Metro istasyonu oldukça yoğun olmalıydı. Ve insanların bir kısmı da şimdiye kadar tamamen çılgına dönmüştü. Nevzat, tek bir seçenek görüyordu.
Dar odada yarım adım kadar geriye gittikten sonra sert bir tekmeyle kapıyı geriye kadar açtı ve hızlıca çıktı. Birkaç dakikadır üst kattan gelen sesleri dinliyordu ve direk merdivene doğru dönüp, aşağı inmeye çalışan 2 kişiye silahını doğrulttu.
Lütfen çıldırmış olmayın dedi içinden. Ama çok geçti. İkisi de Nevzat'ı görünce üstüne doğru hızlanmaya başlamıştı. Nevzat:
'Üzgünüm' dedikten sonra iki el ateş etti ve adamları etkisiz hale getirdi. Dar odada ki adamlara döndü:
'Üst kata gidip alabildiğiniz tüm silahları alın. Hepsine ihtiyacımız olacak. Ve güçlü kalın, tamam mı? Mücadele edin! Şenol, sen benimle geliyorsun.'
Nevzat ve Şenol alt katta ki atış poligonunun olduğu yere yönelirken diğer 3 adam üst kata çıktı.
Alt kata inip, boş olduğundan emin olduktan sonra Nevzat atışlarda kullanılan kulaklıkları işaret etti. Bu kulaklıklar frekansı tamamen engellemeyecekti fakat biraz olsada hafifletip zaman kazandıracaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Onbir'in Hayatı
Science FictionTarihin iki farklı döneminde yaşayan iki adamın verdiği ortak savaşın öyküsü... "Savaş, her zaman seçer." demişti Willis, bir çöl rüzgarı kum taneciklerini yavaşça yüzüne vururken Nyuserre'nin. Ve 3.500 yıl sonra Onbir, bu kez savaşın onu seçtiğini...