Murat, başında ki ağrının dönüşmüş olduğu inanılmaz acıyla bayılmak üzereydi. Gözleri neredeyse tamamen kapanmıştı, duyduğu konuşmalarınsa sadece bir kısmına anlam verebiliyordu. Etrafını sarmış olan birkaç doktoru beyaz önlüklerinden tanımıştı ve sadece sürekli tekrar ettikleri kelimeleri anlamıştı; 'kaçmamız gerek'.
Fakat kendisiyle uğraşan ve sürekli etrafında dönen doktorlar bu tavsiyeye kulak asmıyorlardı; her ne yapıyorlarsa yapmaya devam ediyorlardı. Murat için çok acı verici olan bu anlar, daha önceden yaşamış olduğu bazı anıların gözünde tekrar canlanmasına sebep olup onu daha büyük bir ızdırabın içine sokuyorlardı.
Daha önceden ailesinin öldürülmesini anımsamış olmasına rağmen, sonrasında yaşanılanları tam olarak bilmiyordu. Fakat birkaç saattir devam eden işkencesi ona birkaç hatırasını geri getirmişti. Artık bu masaya daha önce yatmış olduğunu, beyaz önlükler giymiş doktorlar tarafından beyniyle oynandığını biliyordu. Murat, en küçük hücresinde bile acı uyandıran bir ses dalgası ile gözlerini kocaman açtı.
Etrafında dönüp duran doktorlar endişe ile kapıya doğru yönelmiş, aralarında tartışmaktaydı. Bir tür patlama meydana gelmişti ve dışarı çıkıp çıkmama konusunda kararsızdılar. İçlerinden biri kapıyı kilitlemeye ve burada saklanmaya karar vermişti, diğerleri buna karşı çıkmasına rağmen kilide doğru yönelmişti bile. Kilidi tam çevireceği sırada, Jeremus tüm gücüyle kapıyı iterek açtı. Kilide uzanmış olan önlüklü adam yere yığılmıştı. Diğerleri Jeremus'u durdurmayı denemek yerine, kaçmayı tercih etmişlerdi.
Jeremus'un kendisine tek bacağı aksayarak yürüdüğünü ve arkasından onu takip eden dumanı görmüştü Murat. Artık gözleri kapanmak üzereydi, Jeremus'un kendisini bu acıdan kurtarmasını, kurtaramıyorsa da merhamet edip öldürmesini diliyordu. Jeremus, yanından geçip gitti ve birkaç saniye sonra bir şırınga ile geri döndü. Kendisine eğilip birkaç kelime söyledi fakat Murat'ın ne söylendiği hakkında en ufak bir fikri yoktu; ta ki Jeremus şırıngayı göğsüne saplayıncaya kadar. Murat'ın bağırışı tesisin tüm koridorlarında yankılandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Onbir'in Hayatı
Science FictionTarihin iki farklı döneminde yaşayan iki adamın verdiği ortak savaşın öyküsü... "Savaş, her zaman seçer." demişti Willis, bir çöl rüzgarı kum taneciklerini yavaşça yüzüne vururken Nyuserre'nin. Ve 3.500 yıl sonra Onbir, bu kez savaşın onu seçtiğini...