Bedenimin tir tir titremesine aldırmadan, açılan kapıdan aşağı indim. Önümde uzanan gökdelene baktım. Yanımdan geçip giden erkek ve kadınlar, aceleciydi fazlasıyla.
Gülümse Hazan. Gülümse ve güçlü bir şekilde ilerle.
"Ben sizi bekleyeyim mi burada Hazan Hanım?" diye soran fiziken zayıf olan Hüseyin'e gülümsedim,
"Hanım değil Hüseyin Abi, Hazan de bana. Ayrıca, bekleme. Gez, toz. Çıkışa kadar bir işim olmayacak."
"Tamam Hazan Hanı- Hazan kızım."
Gülümsedim ve başımla onayladım. Üzerime giydiğim oldukça kısa bordo uçlarına yırtık süsü verilmiş şortum, lacivert kaburgalarıma uzanan büstiyerimle güzel olmuştum. Ayakkabılarım ise hepsine inat siyahtı. Saçlarım, dalgalı bir şekilde omuzlarımdan dökülüyordu.
Danışma yazan bölüme ilerledim ve portföyümü yüksek rafa benzer yere koydum. Yaşça büyük, göbekli ve sevimli kadının üzerindeki sade kısa kollu, biraz kalın olan kollarını ortaya seriyordu.
"Şey, Sarp Gök VURGUNLU Beyin odası neresi acaba?" dedim sesimi düzenli tutmaya çalışıp.
"Sarp Bey, şimdiye kadar hiçbir manken ile görüşmedi. Genelde çekimlere gelmez ve mankenler ile tanışmaya tenezzül bile etmez. Eh haklı da, sonuçta bir kaç kadın için değerli vaktinden harcamamalı." dedi kadın nefes almadan konuşurken.
"Anlıyorum, o zaman nereye gitmem gerektiğini söyleyecek misiniz?" diye söylendim.
"9. kat'a çıkın. Kat tamamen çekimlere ayrılmış durumda zaten." diyen bıkkın kadına baktım, ne kadar güzel! Az önce sevimli dediğim kadın, tam bir manyak çıkmıştı! Yaka kartında, Hasibe DOĞAN yazıyordu.
"Saolun, zahmet oldu." dedim.
"Vallahi oldu." derken masadaki kutudan ağzına sakız aldı. Göz devirip, asansöre doğru ilerledim.
Dakikalar süren bir maceradan sonra, tam tamına dokuzuncu katta inebilmiştim. Etrafımda, vantilatörler, bir çok kamera, ışıklar ve kostümler vardı.
Yanıma gelen uzun saçlı adam, sol kolundaki saatine sağ elinin işaret parmağı ile ritim tuttu,
"3 dakika geç kaldın, baş manken." dedi.
"Ya, asansörü çıkmak en az 5 dakika!" derken gözlerimi devirdim. Haydi ama!
"Haydi yeni manken, sus da işimize koyulalım." dedi ve kolumdan tutup, beni kuaförlerde olan saç yıkama lavabolarının olduğu bölüme getirdi. Orada bulunan kadına döndü.
"Hemen onun saçlarını yıka, 5 dakikan var. 4 dakika 58 saniye..."
Kadın hemen omuzlarımdan tutup beni koltuğa oturttu ve havluyu boynuma sardı. Saçlarımı çeke çeke yıkarken, canım mükemmel derecede acıyordu. İnsandım ben. İnsan!
Saçıma havlu saran kadın, makyaj yapan adamın sandalyesinin yanına getirdi ve oturttu beni. Adam, dudağıma şeftali rengi ruj sürerken, yanındaki kadın gözlerime beyaza kaçan bir far sürdü.
Makyajımı tamamlandıktan hemen sonra, elime verilen mavi kasnaklı elbise ile şaşkına uğradım. İlk mankenlik kostümüm, süslü gelinlik kılıklı bir şeydi! Ah, mükemmel!
Bebek mavisi bir renge sahipti abiye. Askılarının biri, diğerine oranla inceydi. Çok hoştu, yalan yok. Kabine girdim, yanımdaki iki yardımcı elbisenin kenarlarından tutarak benim giymeme yardımcı oldu. Bir diğeri ise kasnağını tutup, altıma tabure koydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maşuka Mahallesi (TAMAMLANDI)
Teen FictionHazan, biricik annesi ile Maşuka Mahallesi'nde yaşıyor. Maşuka Mahallesi... Bir mahalle ne kadar sıcak olabilir? Dedikoducu, pardon... Halka bilgilendirme yapan bu kadar kokuşuk, pardon... Ponçik teyze varken? Gençler, ailelerine yardım için, mah...