"Test sonuçları çıktığında, hemşirelerden adınızı vererek istersiniz," diyen kadın ile başımı sallayarak, hastaneden çıktım. Yanımda, Fırat bulunuyordu bir tek. Dilara, istifasını vermeye gitmişti. Kağan'sa, kayıptı sabahtan beri.
"Ah be cici, gelmeyen kalmadı şu talihsiz başına." Diye mırıldandı. Gözlerimi devirerek, kolunu çimdirdim. "Bak, çığlık atacağım şimdi! Felaket tellallığı yapma! Başka bir şey gelirse başıma senden bilirim!"
"Tamam, Cici. Kızma ya!" Diyerek elindeki çikolatayı attı, ağzına. Güldüm o haline. Boş boş ilerlerken, önümde adeta dev olan magazincilerle açıldı gözlerim. Gerçek miydi onlar? Ne oluyordu böyle?
"Hazan Hanım!"
"Moon-light markasına yeni yüz olduğunuz doğru mu?"
"Hastanede ne işiniz var?"
"Normal bir mahalle de yaşarken, bir anda ün salmak eğlenceli mi, Hazan Hanım?"Ne diyecektim ben, soruların yarısı buhar olup uçmuştu. O kadar kalabalıklardı ki, cevap vermesem hepsi bir tırnak atarak öldürebilirlerdi beni. "Arkadaşlar, açıklamayı sonra yapmalıyım.." diye mırıldandım. İşe yaramamıştı tabi.
"Oyunculuk hayaliniz var mıydı, Hazan hanım?"
"Hayır arkadaşlar, yoktu." Dedim bu sefer. Fırat şaşkınca bakıp, tepkisizliğini koruyordu. Bense, kaçma yolları arıyordum bir an önce.
Gerisini duyamadığım sorular, yoruyordu beni. Ya başını anlamıyordum, ya sonunu duymuyordum. Cevaplamam mümkün değildi.."İzin verin ne olur, daha sonra basın açıklaması yapacağım." Diyerek sıyrıldım aralarından. Bir kolum, Fırat'ın bileğini tutuyordu.
•••••••••••••••
Mahalleye girdiğimden beri, üzerime dikilen gözlerin haddi-hududu yoktu. Utanacak bir şey yoktu, biliyordum ama insan kendisine söz geçiremiyordu işte. Ben, utanmayı kişilik bilmiştim kendime. Suçsuz da olsam, rezillik yaşamasam da, esmer-kumral tenime inat kızarırdı yanaklarım."Ben eve geçiyorum Cici," diyen Fırat'ı başımla onaylayarak, bende evime girdim. Özlemiştim şu evi. Hem de çok. Huzur kokuyordu. Salona geçtiğimde o adamın hâlâ bizde olduğunu görmemle çatıldı kaşlarım. Bu kez, Mısra yoktu.
Annem bir koltukta, o diğer koltukta oturuyordu. Elinde ise, gazete bulunuyordu. Bana nefret ile baktı, sonra elini savurarak gazeteyi ayaklarıma doğru fırlattı. "Rezil!" Diye bağırdı bana. Bense ona bakmadan, eğilip yerdeki gazeteyi aldım.
Gazetenin manşetinde bulunmak, paparazzilere yakalanıp, bir de gazeteye çıkmak... İğrenç bir duyguydu gerçekten. En çok bundan korkmuyor muydum zaten? Belliydi, karşıma bir şekilde çıkacağı. Ama böyle olmamalıydı.
"Açıkla şimdi bunu! Şerefimi iki paralık mı edeceksin sen?!" Diye bağıran babama baktım. Ne şerefinden bahsediyordu bu? Şeref... Onun ağzından duymak trajikomikti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maşuka Mahallesi (TAMAMLANDI)
Подростковая литератураHazan, biricik annesi ile Maşuka Mahallesi'nde yaşıyor. Maşuka Mahallesi... Bir mahalle ne kadar sıcak olabilir? Dedikoducu, pardon... Halka bilgilendirme yapan bu kadar kokuşuk, pardon... Ponçik teyze varken? Gençler, ailelerine yardım için, mah...