Üzerimdeki kırmızı şişme montumun fermuarını boynuma kadar sürükledim, anlık gelen üşüme hissi ile. Trabzon ne zamandır bu kadar soğuk oluyordu yahu? Ocak ayındayız... Eh, şaşmamalı.
Başımı, yanımda oturan Dilara'nın omzuna koydum. Annemse, çocukluğunun geçtiği Trabzon'a varmış olmanın huzurunu yaşıyor gibi camdan, yemyeşil ortamı izliyordu.
Kimin arabasında mıydık?
"Sarp, ne kadar kaldı?"
"Az kaldı, Hazan. 10 dakikaya anneannenin çiftliğinde olacağız." Derken, aynadan arkaya baktı. Yağmur yağıyordu, uçakla gelmiştik. Sarp ise, Moon-light'tan burada kendisine bir araç ayarlanmasını istemişti. Sonuçta koskoca şirketin sahibi olmak, kolay olmuyordu.
Annem, Sarp'ın sevgilim olduğunu düşündüğü için çok huzurluydu, sanırım evde kalacağımı falan düşünüyordu. İstemsizce durgunlaştım. O kadar vaktim yoktu ki.
Bir süre sonra, çiftliğin büyük ve şaşalı kapısının önüne gelmiştik. Arabayı uygun yere park eden Sarp ile, anında kapıyı açtım ve bahçede bizi bekleyen anneanneme koştum. Kollarını açmış bekliyordu.
"Hazan, koşma!" Diye bağıran anneme bakmadan, anneanneme sarıldım. "Emine Sultan, seni özledim." Derken buruşmuş yanaklarını öptüm. Yıllar hiçbir şey almamıştı güzelliğinden. Beyaz saçları, ensesinde zarif bir topuz haline getirilmişti. Mor yazması, hafifçe kapatıyordu saçlarını. Elbisesi, ince ayak bileklerine kadar örtüyordu. Çiçekli yeleği, üşümesini engelliyor olmalıydı. O sırada, büyük ahşap kapıdan Melek çıkageldi.
"Hazan!" Diye bağırdı, yüzündeki o şaşkın bakışlar ile. Anında anneannemden ayrılıp, ona sarıldım. Canım benim, ne kadar özlemiştim kuzenimi. Teyzem ve eniştemin ölümünden sonra, anneannem bakıp büyütmüştü bu yaşına kadar. Benimle yaşıttı Melek, annesini ve babasını kaybettiğinde 3-4 yaşlarındaydı henüz.
"İyi ki geldin," derken anneanneme döndü. "Emoş Hanum, sizunle sonra görüşeceğuz! Bana neden haber vermedun onların geleceğuni da?" Derken ciddiyetten arınmıştı, gülüyordu. Karadeniz şivesine baya alışıktı, ben onun kadar değildim. Anneannemle konuşurken, öyle konuşurdu genelde. Ama isterse, bir İstanbul Hanımefendisi kadar güzel bir Türkçe de kullanabilirdi.
Annem de halimize gülüp, Dilara'nın kolunu tuttu. "Kızım, tanıştırsana Dilara'yı." Başımla onayladım ve arkadaşımı göstererek konuştum.
"Bu Dilara," sonra anneannemi gösterdim, "bu anneannem Emoş," ve son olarak kuzenimi gösterdim. "bu da kuzenim Melek."
"Çok memnun oldum." Diyen Dilara, anneannemin yanaklarını öpmüştü. Anneannem samimiyetine gülerken, Dilara ve Melek de sarılmıştı. O sırada elinde bir kaç parça eşya ile, Sarp'da geldi.
"Bu uşak kimdur da?" Diyen anneannemin sorusunu, Melek yanıtlamıştı. "Anneannem, hani bir dergi alıyoruz ya biz, haftalık. Hazan'ın resimleri çıkıyor bir sürü."
"Ee, ne olmiş ula o resumlere?"
"Ha Emoş işte, o uşakdir bu uşak."
Emoş, anlamışçasına başını salladı. Beğenmişti belli, elini Sarp'a uzattı. 'Öp' demeye çalışıyordu. Sarp anlamamışça bakarken, ben anneanneme gözükmeden sağ elimi dudağıma götürüp, sonra alnıma değdirdim. Anlamışçasına güldü ve anneannemin elini öptü.
"Sevdum seni, uşak." Diyen anneannem, Melek'e döndü. "Melek, git odalarinu göster."
•••••••••••••••••
Televizyonun sesini kısıp, komodindeki abajuru açtım. Dilara ve Melek uyuyakalmışlardı. Sözde, salonda sohbet edecektik, peh!
![](https://img.wattpad.com/cover/107764307-288-k536507.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maşuka Mahallesi (TAMAMLANDI)
Teen FictionHazan, biricik annesi ile Maşuka Mahallesi'nde yaşıyor. Maşuka Mahallesi... Bir mahalle ne kadar sıcak olabilir? Dedikoducu, pardon... Halka bilgilendirme yapan bu kadar kokuşuk, pardon... Ponçik teyze varken? Gençler, ailelerine yardım için, mah...