Bu garip bir veda olacak, çünkü aslında içimdesin... 💫
Günler geçmişti. Yarın uyandığımızda, Türkiye'nin Bodrum'unda, son günümüz olacaktı. Tabii aynı zamanda, Dilara'nın düğün günüydü... Değişik hissediyordum. Yarın, kardeşim dediğim, yediğimin içtiğimin bir gün bile ayrı gitmediği kuzum, evleniyordu.
Gözlerimi kapattım. Evet, 15 dakika böyle kıpırdamadan durabilirsem eğer, uyuyacaktım. Bilimsel olarak öyle açıklığa kavuşturulmuştu.
30 saniye... Evet, ameliyat iyi geçecek... 60 saniye... Turp gibi ayağa kalkacağım... 87 saniye... Her şey güzel olacak...
Oflayarak gözlerimi açtım. "15 dakika kuralını koyanlar halt etmiş, 15 dakika öyle durabilsem zaten, o vakite kalmadan uyurum!" Başımı biraz sağa çevirip, yatakta yatan Dilara ve Melek'e baktım. İkisinin de çoktan bir taraflarında pireler uçuşmaya başlamıştı. Bu sefer soluma döndüm ve yanımda uyuklayan Anka'ya baktım.
"Anka ya, uyansana. Herkes uyudu. Ben çok sıkıldım."
"Hım, hımf..."
"Sağ ol Anka ya!"
Sözde kız gecesi yapacaktık, saat 2'yi gösterdiğine göre yapmış sayılabilirdik. Ama onlar da çok erken uyumuşlardı canım! Yorganı ayaklarımla itekledim ve kalkabilmek için, Dilara'ların yattığı yatağın kenarına tutundum. Kendimi yukarıya doğru ittim ve ayağa kalktım.
Telefonumun arka ışığını açıp, odanın aydınlanmasını sağladım ve kapıyı gıcırdatmamaya çalışarak açtım. Hızlı adımlarla, Çağrı ve benim odamızın önüne geldim. Büyük ihtimalle, çoktan uyumuştu.
İçeriye girdiğimde, üzerindeki gri ince tişörtü dikkatimi çekti ilk olarak. Daha sonra, dizlerine kadar örttüğü parlak kumaşa sahip, yastık ve çarşaf kılıflarının takımı olan turuncu pike...
Parmak uçlarımda yanına gittim ve yatağın kenarına oturup, hâlâ arka ışığı açık olan telefonumu komodine bıraktım.
"Nasıl seviyorum seni bir bilsen," diye mırıldandım göğsünün üzerine yerleştirmiş olduğu elinin parmakları ile oynamaya başlarken.
"Biliyorum zaten sevgilim," gözlerim kocaman oldu ve akabinde kendimden beklemesem de minik bir çığlık kaçtı. "Sen uyumuyor muydun?" Dedim kaşlarımı çatıp.
"Uyuyordum." Diyerek gülümsedi ve elini uzatıp yanağımı okşadı.
"Ama, şu an çok güzel gülümsüyorsun Çağrı ya! Nasıl kızacağım?" Diye sorarken, başımı hafif yana çevirdim ve dudaklarımı yanağımdaki avucuna bastırdım.
"Kızma güzelim, bu da bir seçenek biliyorsun değil mi?" Derken elini çekip kolumu tuttu, normalinden hızlı şekilde yanına yatırdı. Güldüm ve önceden temkinli olduğum için bağırmamayı başardım.
"Aman Çağrı ya," derken ona sırtımı dönmüştüm. Amacım güldüğümü görmemesi, vicdan yapıp, 'Al kalbimi, asma suratını,' demesiydi. 'He Hazan! Kesin der!' Ama Çağrı, konuşmayıp, kollarını belime dolamış, burnunu enseme yaslamıştı. Derince bir nefes alınca yutkundum.
"Kozmosum... Güzelim... En güzel güz vaktim... Seni çok seviyorum biliyorsun değil mi?" Konuşurken ensemle sürekli temas halinde olan dudakları nedeni ile, kafamı toplayamadım ve ağzımdan, "Hım?" Diye bir ses kaçtı.
Kahkaha atmaya başlayan Çağrı'nın karnına bir dirsek attım ve kollarını karnımdan itekleyip isteksizce ayağa kalktım. "Git ya, dalga geçiyorsun sen benimle. Uyumayacağım."
"Tamam tamam, gel." Diyerek gülme eylemini zorlukla durduran Çağrı'ya minik bir gülüş bahşettim ve konuştum. "Hayır ya, gerçekten uykum yok. Aşağı ineceğim sen yat."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maşuka Mahallesi (TAMAMLANDI)
Novela JuvenilHazan, biricik annesi ile Maşuka Mahallesi'nde yaşıyor. Maşuka Mahallesi... Bir mahalle ne kadar sıcak olabilir? Dedikoducu, pardon... Halka bilgilendirme yapan bu kadar kokuşuk, pardon... Ponçik teyze varken? Gençler, ailelerine yardım için, mah...