Ben geldim. Bu hikayede Melek'i sevdiniz mi bilmiyorum, fakat bana kalırsa, dinlenmeye değer bir hayatı var... Gözleri doldursa bile, saniyeler içinde, o yaşları mutluluktan akıtabilecek kadar, umut dolu bir hayatı var... Size, aşağıya kısa bir kesit bıraktım. Ben yazarken bile umut doldum, umarım siz de aynı hisleri taşırsınız... İlk defa bir hikayemi, zihnimden direk elektronik alete dökmek yerine, deftere aktardım. Farkında olmadan sayfalarca yazdım... Kalemimin mürekkebini tükettim. Sonunda sustum ve başla dedim kendi kendime. Vakit geldi.
Yazdığım kesitten yola çıkarak, bana hikaye ismi önermeye ne dersiniz? Bu hikaye hepimizin umutlarının hikayesi... Umarım, yaratıcı isimler çıkar! Bir an önce paylaşmak için can atıyorum!
Aşağıdaki yazı, bana ait. Gecenin bir yarısı, defterimi kelime karalamaları içinde bırakıp, yüzümde koskocaman bir gülümseme ile yazdım... Başka bir yerde görürseniz, bana haber verebilir misiniz? Çok emek verdim, tıkanınca, kelimelerimle dans ettim... Teşekkür ederim, şimdi, kesite geçebilirsiniz.
Sizi seviyorum!
***********************************
"Hayat aslında hep güzel.Gökkuşağını görmemiş biri, renklerine kadar tüm ayrıntıları ile görmüşçesine uyanabiliyorsa, güzel.
Denizden ürken bir kişi, denizin tuzunu, saç diplerinden ayak tırnaklarına; karakterinden ruhuna kadar hissedebiliyorsa, güzel...
Güne erken uyanıp, odasının küçük, ahşap çerçeveli penceresinin pervazına yaslanıp, dışarıya baktığında; akan trafiğe, yolun kenarında arabalara karışmadan bisikletini süren yaşlı amcaya; sokağın köşesinde arkadaşları ile, ellerinde bebeklerle evcilik oynayan minik kızlara gülümseye biliyorsa, güzel.
Eğer güzel bakabiliyorsanız, Dünya bile çok güzel...
Hayatı; birileri için mutlu veyahut birileri için mutsuz yaşamak, bize ömrümüzden kaybettirmekten başka, ne kazandırır?..
Eh be arkadaşlar! Gülümsemek güzel. Delilerce kahkaha atmak... Çok güzel. Saçların terden ensene yapıştığında, esen o ferahlatıcı rüzgar kadar güzel.
Şükredebilmek... Başkalarını kıskanmaktansa, elindeki ile mutlu olabilmek... Mucize gibi, çok güzel.
Şimdi, unutmayın.
Mucize hep var! Her hayatta, gerektiği kadar.
Önemli olan, o mucizeyi arayabilmek ve bulduğunda, dört kolla sarılmak. Bırakmamak...
Mesela; kahveni yudumlarken, dumanı gözlüğünü buğulandırdığında, gülebileceksin. Sevdiğin o tadın, hücrelerine huzur vermesiyle rahatlayacaksın. Ve sen, mutlu olmayı bileceksin.
Evet, yere düşeceksin. Dizin kanayacak, gözlerin dolacak. Avuç içlerin yüzülecek. Tozlar, açık yarayı yakacak. Ama unutma, sen yürümeyi böyle öğrendin... Seni hayatta hep birileri kaldıramayacak. İsteyecekler belki, fakat aksilikler yüzünden elleri uzanmayacak. O zaman, mucizenden destek almayı bileceksin.
Çay demlemeyi ilk öğrendiğinde, çökmesini beklemen gerektiğini bilmeyeceksin. Aldığın o ilk yudum, ağzında fena bir tat bırakacak ve sen güleceksin. Eksikliğini bilecek, kahkahalar atacaksın...
Bunlar gibi binlerce, on binlerce örnek...
Unutma! Hayat hep güzel. Çok güzel.
Tecrübelerinle güzel.
Seninle güzel."
~Melek ÇAĞDAŞ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maşuka Mahallesi (TAMAMLANDI)
Ficção AdolescenteHazan, biricik annesi ile Maşuka Mahallesi'nde yaşıyor. Maşuka Mahallesi... Bir mahalle ne kadar sıcak olabilir? Dedikoducu, pardon... Halka bilgilendirme yapan bu kadar kokuşuk, pardon... Ponçik teyze varken? Gençler, ailelerine yardım için, mah...