Yaklaşık bir buçuk saat önce; Hastane Sahibinin odası;
"Nasıl yani? Hastamı mı kaçıracaksınız?" Diye sordu, adam. Çok yerinde bir soruydu ona göre. Buraya getirilen hasta, nasıl ameliyathaneden kaçırılabilirdi?
"Hayır, kaçırmak demeyelim de... Ödünç alacağız." Diyen adam, güldüğünde düzgün dişleri oraya serilmişti. En fazla 21 yaşında olan genç, duygularına aldırmışçasına sert bakıyordu.
"Ödünç mü? Ne diyorsunuz siz? Açık konuşamaz mısınız? Alırsanız, öldürecek misiniz onu?" Diye sordu hastanenin, bizzat sahibi. Yine, yerinde bir soru sormuştu.
"Konuşmayı kessen diyoruz artık?" Diyen, genç adamın yanındaki siyah saçlı kızdı. O, 23-24 vardı muhakkak. Yine de çok güzeldi. Bir bacağını öne çıkardı ve siyah elbisesinin derin yırtmacından, bacağına sarılmış siyah kumaş ve orada bulunan silah ortaya serildi.
Adam korku ile baktı, içinde kurşun taşıyan silaha. Bir vursa, öldürürdü. Ya hastasını kurtaracaktı, ya kendisini. Elini, kel kafasına götürdü ve başını kaşıdı. "Alın, götürün. Ama, bana bir şey yapmayın. Kimseye bir şey söylemem."
"Hangi ameliyathanede?" Diye sordu, genç adam. Bu yaşlı adamın zırvalıklarını dinlemek istemiyordu.
"Bakayım, hemen." Diyen adam bilgisayara doğru hareket ettiğinde genç kadın hemen bacağından silahı çıkartıp, adama doğrulttu. "Birlikte bakalım," diyerek bilgisayarı gösterdi.
Adam, başı ile onaylayarak baktı ekrana. Sonra, ikiliye döndü. "Ameliyathane, 3."
Genç adam, kapıya ilerledi ve kilitledi. Yaşlı Bey, korkmuş bir eda ile süzse de etrafını geç kalmıştı. Siyah saçlı kadın, ağzında susturucu bulunan silahı, adamın kel başına dayadı. Genç adama döndü. "Furkan, arkamızda iz bırakmamalıyız."
Furkan, başı ile onayladı. "Evet, bırakmamalıyız."
••••••••••••••••••••
Hazan'dan"Hayır, hayır, hayır..." derken başımı sürekli iki yana sallıyordum. Hastane duvarına yaslanıp, sözlerime devam ettim. "Hayır, hayır tamam mı?" Sarp çöktü yanıma, tam kollarını üzerime saracaktı ki, geri çekildim. "Buna ihtiyacım yok, şimdiye kadar yakınlarım dışında kimseye istekli bir sarılma gerçekleştirmedim. Devam edebilirim. Teselli bulacak durum yok, Kağan oradan çıkacak. Tamam mı?! Çıkacak!"
"Çıkacak, çıkacak..." diye mırıldanırken, Dilara ve Fırat göründü. Koşarak geliyorlardı. İkisi de öyle derin ağlıyorlardı ki. Göz yaşlarımı sildim, birimiz güçlü olmalıydık. Yoksa kim çekip çıkaracaktı Kağan'ı o cendereden? Sakin olmalıydık, Kağan güçlüydü. Babasının, cinayete kurban gitmesine rağmen, neden öldüğünü bilmemesine rağmen çok güçlüydü.
"Hazan." Derken, Fırat atıldı kollarıma. Normal de, Cici derdi bana. O kadar canı acıyor olmamalıydı, dayanamazdım ki! "Şşş, ağlamak yok Fırat. Kağan'a ispiyonlarım sonra seni."
"Ağlamayacaksın değil mi? Güçlüsün, çünkü.." diye mırıldandı. Başımı onaylamazca salladım. "Güçlü değilim, Fırat. İnan bana, ben ağlamaktan korkan gerizekalının tekiyim. Ağlarsam toparlanamamaktan, Kağan'ın dönmemesinden korkuyorum..."
Dilara, bekleme sandalyelerinden birine çöktü. Gözleri buğulu bakıyordu. Konuşmaya başladı. Çevremdeki herkes -Çağrı dahil- dinlemeye başladık onu. "Dün, mesajlaştık Kağan'la. Mutluydu. Hayatın, bir kıyağı olabilir mi Hazan? Son mutluluğu olabilir mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maşuka Mahallesi (TAMAMLANDI)
Teen FictionHazan, biricik annesi ile Maşuka Mahallesi'nde yaşıyor. Maşuka Mahallesi... Bir mahalle ne kadar sıcak olabilir? Dedikoducu, pardon... Halka bilgilendirme yapan bu kadar kokuşuk, pardon... Ponçik teyze varken? Gençler, ailelerine yardım için, mah...