Ey gözünü sevdiğimin Maşuka Mahallesi...
Küçük, kaydırağı kırık parkı.
Tatlı insanları..
Eski ama güzel evleri...Maşuka Mahallesi.
Elimdeki kırmızı valizimi çektim. Biraz yürüdüm, arkama döndüğümde Dilara benden 2-3 metre geride bekliyordu. "Yapamayacağım Hazan, korkuyorum." Derken gözlerinden birer damla yaş indi hızlıca. Saat, akşam 12 sularıydı. İnce, uzun parmaklı elleri ile valizini bıraktı ve gözlerini sildi. "Ya bize O'nu sorarlarsa? Ne diyeceğiz? Kaçtık mı?"
Beton gibi lafları, yüzüme çarpıyordu. Bunları duyuyordum, biliyordum ve her bir zerrem paramparça ediliyordu. Diyecek lafım, düşünecek aklım, yoktu. Konuşacak olsam dilsizdim. Nefes aldım gözlerim dolarken. Sağ elimi, ona doğru uzattım valizimi bırakıp. "Ailelerimizi düşün, Dilara. Özlemedik mi?" Dedim tenha sokakta.
"O'nu da özledik, Hazan..." Birkaç adımda yanına gittim ve sardım kollarımı, çevresine. "Şşş, o yaşıyor. Belki burada değil, ama yaşıyor. Yanımıza gelecek, şu an değil ama gelecek. Biz güçlü olmazsak, o nasıl güçlü olabilir ki Dilara? Daha yolun başındayız. Haydi kuzum, yeniden başlayalım." Diyerek kollarımı açtım.
Göz yaşlarını sildi ve valizini kavradı. Başını dikleştirdi, dudaklarını ısırdı ve çok derin bir nefes aldı. "Başlayalım."
Bir kaç yüz metre yürümüşken, kenarda gördüm Maşuka Kafe'yi. İçerisi, iğne atsan yere düşmez konumdaydı. Dilara'ya döndüm. "Kafeye gireceğim," valizimi ona uzattım. "gelmek ister misin?" Diyerek cümlemi bitirdim. "Hayır, kalsın. Bekliyorum seni burada."
"İyi madem, bekle." Dedim ve hızlı adımlarla kafeye ilerlemeye çalıştım. Üzerimdeki kalem etek ve siyah topuklu ayakkabılarım buna mani olmaya çalışsa da, içimdeki heyecan yeter de artardı.
Cam kapıyı itekleyerek içeriye girdim. Herkes mutlu, huzurlu gözüküyordu. Cam kenarında oturan çift birbirlerine bir şeyler fısıldıyor, çoktan değişmiş garsonlar harıl harıl çalışıyordu. Kenar da Mehmet'i gördüm. Önündeki garson önlüğü ile. Hatırladınız mı? Hani, Dilara'ya aşık olan arkadaş... Yanıma ilerledi ve boş bir masayı gösterdi. "Buyrun efendim, buraya oturmak ister misiniz?"
Yutkundum, başımı hafif çevirdiğimde göz göze gelmiştik. "Ha-Hazan?" Nefesimi tuttum, belki de baştan beri hataydı buraya girmek, gelmeyi istemek. Dilara'yı dinlemeliydim.
Cevap vermediğimde mahçupça başını yere eğdi. "Affedersiniz, karıştırdım sanırım. Burası boş. Ama misafirleriniz varsa şu masaya-"
"Benim, Mehmet. Hazan." Dedim sözünü keserek. Kaşlarını çattı, gözlerini dolduran ince saydam bir madde örtüldü ve sonra yavaşça yanaklarına süzüldü. Ağzını açtı, konuşacaktı ama konuşmadı. Başını farklı bir yöne çevirdi ve gözlerini sildi. Sonra bana bakmadan cam kapıdan çıktı ve önlüğü çimenliğe fırlattı. Herkesin gözleri bana dönerken, kimseyle göz teması kurmadan, Dilara'ya baktım. Mehmet, onu da görmüştü. Konuşmaya başladıklarını gördüğümde, ağlamamak istercesine dudaklarımı ısırdım, ellerimle boynumu sıvazladım ve kasaya ilerledim.
Pembe saçlı, önceki halinin yarısı kadar kalmış bir Anka karşıladı beni. Yüzü soluk, göz altları çökmüş... "Anka." Dedim, başını aniden bana çevirdi. Dudakları aralandı, gözleri kocaman oldu. Başını tuttu bir an, sonra zorlukla da olsa konuştu. "Hazan?" Hemen devam etti, "Git, ne olur git. Abim seni görmeden git." Dedi endişe ile. Ne yani? Çağrı bu kadar mı nefret ediyordu benden? O zaman neden tüm duvarları kırmızıya boyatmışken birlikte boyadığımız duvarı boyatmamıştı?
"Odasında mı?" Dedim duymamış gibi. Daha ne kadar canım acıyabilirdi zaten? Dayanırdım.
"Evet ama," sözünü keserek adım gibi bildiğim odaya doğru yol aldım. Anka, şaşırtıcı biçimde beni durdurmaya çalışmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maşuka Mahallesi (TAMAMLANDI)
Teen FictionHazan, biricik annesi ile Maşuka Mahallesi'nde yaşıyor. Maşuka Mahallesi... Bir mahalle ne kadar sıcak olabilir? Dedikoducu, pardon... Halka bilgilendirme yapan bu kadar kokuşuk, pardon... Ponçik teyze varken? Gençler, ailelerine yardım için, mah...