Bizim evin sokağına girdiğimizde, yorgunluk ile bizim tayfaya baktım. "Sağ olun len! Benimle yıkadınız o kadar bulaşığı." diye mırıldandım. Gözlerimden uyku akıyordu. Esnememek dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Bana bir milkshake ısmarlarsan barışırız." derken kahkaha attı Dilara. Şaka yaptığı çok belliydi.
"Milk- milk aman her neyse! Gavur musun kız sen? Düzgünce muzlu süt istesene!" Fırat yine, Maşuka Mahalleli olduğunu göstermişti.
Güldüm ve "Her neyse, şimdi uyuyuvereceğim şuraya! Eve gidip kendimi yatağa attım sayın." dedim ve arkamı döndüm.
"Attın, şimdi eşeksin!" Fırat, peş peşe söylediği kelimeler ile espri yaptığını sanırken; Kağan, Fırat'ın ensesine bir tane geçirdiğinde minnettarca baktım. "Maşuka'nın iyilik meleği, Göz-ara, iğrenç espri uzmanım. Yarın görüşürüz." diyerek girdim.
Hızla üzerimdeki elbisemi çıkardım ve şort-askılı pijama takımımı giydim. Hava, ciddi mana da sıcak olmakla birlikte, bunaltıcıydı... Lavaboya gidip, yüzüme birkaç kez su çarptım ve kendimi en sonunda, serin yatağıma bıraktım...
Yatağıma oturduğumda, gözüm dışarı takıldı. Mahallenin çocukları futbol topunun peşinde koşuyor, küçük kızlarımız ise annelerinin ördüğü bebeklerle evcilik oynuyorlardı. Gülümsedim. Annemin sandığında, bana çocukken ördüğü bebekler olmalıydı.
Elimdeki tüm küçüklüğümü geçirdiğim bebeğe baktım. Annem, bana bu bebeği ördüğünde çok sevinmiştim.
''Anne, Dilara'ya babası bebek almış. Benim babam nerede?" Dudağımı büzmüştüm, gözlerimden sızacak yaşları kontrol edemiyordum. Ama ağlamazdım, çünkü annem üzülürdü.
"Kızım. Ben sana hediye yaptım," diyen annem, tombul yanağıma öpücük kondurdu. Arkasını döndü ve yatakta bulunan, pembe elbiseli yün bebeği bana uzattı. "Al bakalım."
"Anne, bu bebek... Çok güzel. Teşekkür ederim!"
Gözlerim dolarken, o bebeği yastığımın yanına koydum ve kendimi yatağa, bebeğimin yanına attım. Aşırı yorulmuştum. Sanırım sonunda ölüyordum!
"Hazan! Ben geldim." annemin sesi ile gözlerim zorlukla açıldı. Parmaklarımı kıtlattığım ellerimle, yüzümü ovaladım. "Anne?" dediğimde mutfağa geçiş yapmıştım.
Tezgahın üzerindeki tencereye gözlerimi diktim ve mutluluk içinde, sorumun cevabını beklemeyerek, "Sarma mı o?" dedim.
"Evet, sarma. Gel yemek yiyelim." Çatalları, masaya koydu ve devam etti. "Sonra, Dilara'lara gidecekmişsin. Sevgi teyzen çağırdı. 2 tabak da onlara götürürsün."
"Acaba yine ne yaptı Dilara?" Dedim ve sandalyeyi çektim. "Neyse, bakalım sarmanız benden tam puan alacak mı Bernoş Sultan?" Derken, oturup bir tane sarmayı ağzıma attım.
Üzerimdeki pembe şortlu pijama takımımı değiştirmeden, mutfağa geçtim ve tezgahın üzerindeki saklama kabına yerleştirilen 2 tabak sarmayı aldım. "Anne! Ben çıktım." Derken, dış kapıyı açmıştım.
"Geç kalma!" Dedi annem, sesi televizyonun sesini tam anlamı ile bastıramazken.
"Yarın cumartesi Bernooş." Terliklerimi giydim.
"Hadi, Hazan. Annem, hızlı git ya! Geç kalırsın mazallah!" Annemin atarla karışık sözcüklerine gülerek karşılık verdim ve kapıyı kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maşuka Mahallesi (TAMAMLANDI)
Fiksi RemajaHazan, biricik annesi ile Maşuka Mahallesi'nde yaşıyor. Maşuka Mahallesi... Bir mahalle ne kadar sıcak olabilir? Dedikoducu, pardon... Halka bilgilendirme yapan bu kadar kokuşuk, pardon... Ponçik teyze varken? Gençler, ailelerine yardım için, mah...