Part 18

3.5K 185 59
                                    

'Geç kaldık be oğlum! Hızlanın!" Kağan'ın bağırmaları ile hızlandık ve okul binasına girdik. Hızlıca sınıfımızın önüne geldiğimizde, kurban bendim. "Haydi be Hazan, aç kızım kapıyı."

Gözlerimi devirip, kapıyı çaldım. Korkudan kolu indiremiyordum, tabiri caizse Yusuf Yusuf konumundaydım, ama konumuz bu değildi.

"Oo, hiç gelmeseydiniz arkadaşlar." Diyen Bekir Hocaya masumca baktım. "Hocam," diyerek sustum. "Geçin hadi geçin, bir daha olmasın. Her seferinde okula 1 ders geç kalıp bilgiden çalıyorsunuz ona göre."

Fırat salağı ağzını tutamayıp konuşmuştu. "Uykudan çalmayalım da hocam, çaldığımız bilgi olsun!"

"Kızım! Hızlı olsana, ay gitti! Pudingin dibi tuttu! Ay Hazan, duman çıkıyor bu yemekten!" Dilara'nın bağırışları ile dalmış olduğum geçmiş hayallerinden uyanmıştım bir anda. Silkindim ve burnuma gelen kokunun çirkinliğinin yanı sıra, gri dumanlar çıkan pudinge gözümü kaydırdım.

"Nasıl becerdin sarmalarımı yakmayı yaa? Canım çıktı sararken! Çok vaktimiz de kalmadı, Sarp az süre sonra burada olur! Ay anne, yardım et bize! Pudingi bari kurtar Diloş!"

Annem, bağırmalarımıza karşılıksız kalamayıp salondan yanımıza gelmişti, bizi öyle bir süzdü ki, sanırsınız yemeği yakmıştık. Tamam, yakmıştık ama konumuz bu muydu? "Yahu siz kovdunuz mutfaktan, patroncuğumuz geliyor, bizim elimizden yemek yesin diyerek! Delirdiniz iyicene. Çıkın bakayım mutfaktan, bakarım ben bir çaresine! Gidin giyinin bakayım, pijama ile mi karşılayacaksınız koskoca adamı?"

"Ay, unuttuk valla! Koş Diloş koş!" Derken çoktan mutfağa 2 metre uzaklıktaki odama ulaşmıştım. Elime, kot pantolonumu aldım ve pijamalarımı çıkartıp bacaklarıma geçirdim. Kemerimi taktım ve uzun kollu kırmızı kazağımı giyerek yatağa oturdum.

Dilara, siyah bir pantolon ve beyaz kazağını üzerine geçirdi. Komodindeki tarağı alarak saçını fırçaladı, sonra bana dönüp şirince gülümsedi. "Enişte bey, seni görünce kalbinden vurulacak!" Derken dudağını ısırmıştı.

"Bak ne diyor hâlâ? Neden kalbinden vurulsun adam? Tövbe tövbe, adamı öldürecek misin nesin ya? Ölsün mü adam? Vuracakmış," derken ellerimle saçlarımı omuzlarımın gerisine ilerlettim.

"Telaşlanmış olabilir misin?"

"Yapmadım telaş falan!" Bağırdığımı fark edip öksürdüm ve devam ettim. "Neden yapayım canım? O da insan, genç, başarılı, kariyer sahibi, kafa dengi, zeki, yakışıklı..." ben dalıp giderken Dilara'nın kahkahası ile kendime geldim.

"Tam evlenmelik desene sen şuna!"

"Ay, terbiyesiz insan! Adam bu saçma şeylerini duymasın sakın! Kaçar senden." Dediğim sırada, kapıdan gelen sesle Dilara'ya döndüm.

"Nasılım? Bozuk bir yer var mı? Hı? Saçlarım falan? İyi miyim?"

"İyisin de, biraz daha beklersen adam gidecek."

"Hıh! Ay doğru, gideyim de kapıyı açayım!"

Kapıyı açtığımda, karşımda elindeki çiçekler ile Sarp duruyordu. Bir süre birbirimize baktıktan sonra ben utanıp, başımı yere eğdim ve dudağımı ısırdım. O sırada, arkadan annem gelmiş olacak ki konuştu. "Hazan, çekilsene kızım kapının önünden, hani adamda girsin içeri."

"Ay, çok pardon Sarp! Ben şey yaptım, şey..."

"Heyecan!" Sözümü Dilara tamamlamıştı, ona dönüp gözlerime sinirimi yükledim. Ne yapıyordu böyle?

Maşuka Mahallesi (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin