"Hazaan! Kağan'lar seni kaç saat daha bekleyecek kızım? Kalk artık!" Kapım hışımla açıldı, annem "Hazan dedim!" diye devam etti. Bir elimi başıma getirip, güne gözlerimi açtım. Zorla yataktan kalkıp, cama baktım. Güneşliydi hava... Aman, ne güzel! Üzerime siyah pantolonumu, beyaz okul tişörtümü ve kot ceketimi giydim.
Odamdan çıkıp mutfağa ilerledim. Annem, söz verdiği gibi pasta yapmıştı ve Kağan ayı gibi tıkınıyordu. Dilara kilosuna dikkat ettiği için 2 dilim pastayı tabağına boca etmiş yiyordu. Fırat ise, annemin muhteşem ıspanaklı böreklerini tek başına götürüyordu. "Selam yavrum." dedim, sandalyemi çekip otururken. "Ben akvaryum." diye karşılık verdi Dilara. "Keko." dedim, ben de bir şeyler yemek üzere tabağımı tepeleme doldurdum.
Saati hiçbirimiz fark edememiştik, bunun üzerine hızlıca çıktık evden. Hepimiz bisikletlerimize binip, yarış yapmaya giriştik. Kağan tazı gibi önden gidiyordu. Bende peşinden yetişmeye çalışıyordum. Sadece çalışıyordum. Çünkü 2 dakika sonra, karşıma çıkan tümsekte, canım bisikletim beni tutmamış, hatta fazla sadık olup benimle birlikte düşmüştü!
"Anasının cebiymiş ama ya!" diye yürekleri dağlayacak şekilde çığlık attım istemsizce. Düzensiz yol, kolumu sikip atmıştı çünkü...
Dilara bir süre tepkisiz kaldıktan hemen sonra, aynı benim gibi çığlık atıp, bisikletinden indi. O kadar kötü görünüyordum demek ki!
"Cici! İyi misin?" derken, normalden daha komik gözüküyordu Fırat. Gerizekalının tekiydi gerçekten. "Çok iyiyim, Dicle Nehri. Kolum kırıldı falan ama..." diye tersledim. Canım gerçekten çok yanmıştı!
"Ne yapıyorsun yerde ya?" diyen Kağan'a göz devirip, "Yeri öpesim geldi Kağan'cım. Yakışıklıymış da." diye mızmızlandım. Bana baktı ve güldü. "Gel buraya, deli." derken beni kucaklayıp bisikletinin önüne bindirdi. "Bu seferlik böyle gideceğiz..."
Okula, yine her zaman olduğu gibi geç kalmıştık. Omuz silktim umursamazca. Binaya yöneldik. Hepimiz 11-E'deydik. İlk ders Ferhat hocaydı... Fırat korku ile bakarken, "Korkunun ecele faydası yok, bayanlar baylar." Dedi Dilara, yanağını sıktı Fırat'ımın. Haline güldük ve kapıyı tıklattım. İçeriden bize ulaşan, "Gel!" komutu ile sınıfa girdik. Öğretmen dövecek gibi baktığında, Fırat dışında takan tabii ki yoktu.
"Soruyu cevaplamak ister misin Hazan?" diyen hoca ile, güldüm. Hangi sorudan bahsediyordu? Dilara da ilk defa derste uyuduğu için; elimi ağzıma kapatıp esner gibi yaparak yan sıraya dönüp Sıla'ya seslendim. "Sıla, yaptın mı?" başını olumlu anlamda salladı ve hocaya göstermeden kitabı bana uzattı. Gülümseyip öpücük attım ve hocaya döndüm. "Cevap D hocam." Ferhat hoca yediği thug life ile sustuğunda, daha çok sırıttım.
Dönüşte, yine Kağan'ın bisikletinin önüne binmiştim. Mahalleye girdiğimizde, ikimizi gören fısıldaşmaya başlıyordu. En sonunda Hatice teyzeyi görüp, Kağan'a, dizilerdeki gibi cool olmasını istediğim bir şekilde, "Durdur bisikleti." dedim. Arabayı diyemiyordum, ruhum fakirdi!
"Saçmalama Hazan!" diye karşılık verdi. Güldüğüm sırada Fırat,
"Ay! Çok heyecanlı." diyerek bizi izlemeye devam etti. Gözlerimi yuvarlayıp, bisikletten atladım. Kağan ve Fırat şoktaymış gibi beni seyrederken, ek kuvvet Dilara da peşimden geldi."Hatice teyze... Sen ne diyorsun iki saattir fısır fısır? Merak ettiğin bir şey varsa gel yüzüme söyle." dedim ve ellerimi belime koydum. Oldukça sert gözükmeye çalışıyordum.
"Aa, şuna bak. Edepsiz! Ne diyeceğim ben sana ayol? Haspam." dediğinde çekirdekleri çitleyip çitleyip yere atıyordu. Çekirdek tabağından ben de bir avuç alıp, "Hayır yani, yetmişe merdiven dayayan kadın, git otur evinde. Büyük atalarımız demişler ki, 'Yaş yetmiş, iş bitmiş!' sen neden atalarımızı yalancı çıkartıyorsun? Sen neden milletin dedikodusunu yapıyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maşuka Mahallesi (TAMAMLANDI)
Ficção AdolescenteHazan, biricik annesi ile Maşuka Mahallesi'nde yaşıyor. Maşuka Mahallesi... Bir mahalle ne kadar sıcak olabilir? Dedikoducu, pardon... Halka bilgilendirme yapan bu kadar kokuşuk, pardon... Ponçik teyze varken? Gençler, ailelerine yardım için, mah...