İPEK'DEN
Uzay ve Uraz'ın uyuduklarına emin olduktan sonra beşiklerini sallamayı bıraktım. Bir süre başlarında bekledim. Tamamen uykuya daldıklarından emin olunca çocuk odasındaki yatak odasına bağlanan kapıdan yatak odasına girdim. Aras henüz gelmemişti. Abime güvenmediği biliyordum ve bu konuda üzerine gitmeyecektim.
Büyük ihtimalle hala aşşağıda konuşuyorlardı. Giysi odasından lacivert havuç kesim eşortman altını ve bebek mavisi tişörtü çıkartıp üzerime geçirdim. Açık olan sarı düz saçlarımı at kuyruğu yaptım. Lavoya girip elimi yüzümü yıkadım havalar iyice sıcak olmaya başlamıştı.
Yatak odasından çıkıp alt kattaki mutfağa girdim. Birer kahve hepimize iyi gelecek gibiydi. Dolaptan kahveyi, şekeri ve soğuk suyu çıkarttım. Aras'ın annesi soğuk suyla kahvenin daha köpüklü olduğunu söylediğinden beri kahveyi soğuk suyla yapıyordum. Bakır cezvenin içine üç kaşık kahve, üç kaşık şeker ve üç fincan soğuk su ekledim.
Kahvenin iyice karışması için bir iki kez karıştırdıktan sonra kısık ateşte pişmeye bıraktım. Dolaptan kuş lokumlarını ve meyveli tek lokmalık küçük çikolataları çıkartıp eşit miktarda küçük tabağın içine doldurdum. Kahvenin köpüğünün olduğunu görünce zaman kaybetmeden eşit miktarda bardaklara köpüğü dağıttım.
Ocağın altını birazcık daha açıp hızlı pişmesini sağladım. Son olarak kahve takımının su bardaklarına suları da doldurduktan sonra hepsini tepsiye yerleştirip mutfak kapısından bahçeye çıktım. Tabi Aras'ın benim için koyduğu terlikleri giymeyi unutmadım. Bir yerime bir şey batar diye terliksiz çıkmama izin vermiyordu.
Yanlarona ilerlerken yavaş ve temkinli adımlarla yürüyordum. Kahvelerin köpüğü bol olmuştu ve hızlı yürüyüp köpüğü dökmek ya da köpüğü uçurmak gibi bir niyetim yoktu. Kafamı kaldırdığımda beni ilk Aras gördü. Ardından abim de Aras'ın bakışlarını takip ederek beni gördü. İkisinin de yüzündeki sıcak gülümsemelere aynı şekilde karşılık verdim.
"Size bol köpüklü kahve yaptım. Biraz aranızda konuşmaya ara verin de benimle de konuşun. Yoksa brni unuttuğunuzu sanacağım." Aras bu halime gülüp elimden tepsiyi alıp masaya bıraktıktan sonra beni yanına oturttu.
"Kıskanç karım benim." Evet kocam haklıydı sevdiklerime karşı kıskançtım. Ama bundan şikayetçi olduğum söylenemezdi. Sonuç itibariyle onlar benim ailemdi ve onları uçan sinekten bile kıskanabilirdim.
"Ee ne konuşuyordunuz ben gelince sus pus oldunuz?." Aras ve abim arasında ufak bir bakışma geçti.
"İş güç konuşuyorduk abicim." Merala abime baktım.
"Abi sen ne işi yapıyorsun ki?."
"İnşaat şirketim var. Koruyucu ailemin başka çocuğu olmayınca başına benim geçmemi istediler ben de yaklaşık altı yıldır bu işlerle uğraşıyorum."
"Koruyucu ailen kim? Sana iyi davrandılar mı?."
"Tanısan çok seversin. Hatta belki sünnet düğününde görmüşsündür. Annem kayınvalidenin yanındaydı bir ara." Belki dercesine kafamı salladım ve kahvemden bir yudum aldım. Tadı tam kıvamında olmuştu. Hava kararmaya döndüğünde gün batımını zevkle izlemeye başladım.
"Gün batımı sizce de çok güzel değil mi?." Abimden bir cevap beklerken Aras önce davranıp kulağıma eğildi.
"Emin ol sen daha güzel bir manzarasın. Gözlerin gökyüzü, dudakların bulut, yüreğin güneş. Önce gözlerinle beni göyüzüne çıkartıyorsun, sonra dudaklarınla beni bulutların üzerinde gezdiriyorsun ve son olarak yüreğinin güzelliğiyle bir güneş gibi aydınlatıyorsın beni."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜLHEM •Uzaklardan Yakınlara•
General Fiction"Rotamı kaybettim anlıyor musun beni?. Ruhum oradan oraya sürükleniyor. Belirsizlikler içerisinde yeni bir dünya kurmaya çalışıyorum kendime. En ufak darbede un ufak olacağım anlıyor musun?." Acılar içinde kıvranıyordum. Hayır hayır bu fiziksel bir...