Hayallerinin anahtarını, cüzdanındaki kredi kartlarının arasına iliştirmiş, karne hediyesini almış çocuklar gibi, eve doğru ilerliyordu. Kim sevinmezdi ki havadan gelen servete? Mutlu olmanın en büyük kaynağı para değil miydi? " Her şey para değildir " kim uydurmuş ki bu sözü? Bu devirde paran olmadan hacca bile gidemiyorsun, işte bal gibi paraya bakıyordu her şey. Sevgimi verecekti yeni ayakkabılarını. Ya midesini, dillere destan olan aşklar mı doyuracaktı? Biliyordu fakirliği , fakirlere yapılan gizli zulümleri. Canı et ister "kırk beş lira" derler, et alsa kirayı ödeyemez, kirayı ödese otobüse binemez, otobüse binmese işe gidemez. Bu döngü, ekosistem döngüsü gibi kesindi ; ve her şey et almasıyla başlıyordu. Bundan sonra et almaması için hiç bir neden yoktu, döngüyü bozmuş ve eski günleri geride bırakmıştı. Yoksulluğu, yoksulluğu asla unutamazdı.
Trafik ışıklarında altı-yedi yaşlarındaki, su satan çocuklar yoksulluğun döngüsü içindeydiler. Dilenmiyorlardı, Adana sıcağında susayan şoförlere su satarak geçimlerini sağlamaya çalışıyorlardı. Bu çocukları , bir düzine su satan bu çocukları; bir düzine fabrikası olan biri nasıl anlayabilirdi? En trajik tarafı : düzinelerce fabrikası olan godomanların "Ben halkın sesiyim" diyerek vekilliğe adaylığını koyması, seçim propagandası yapmasaydı. Döngünün ne demek olduğunu biliyor muydu bu godomanlar? Kömürün sarıp ısıttığı sahibini sessiz bir karaltı ile öldürdüğünü , biliyor muydu? Ya kömürü çıkaran emekçiler, üç kuruş için kara ölümü tattıklarını biliyor muydu koca göbekli godomanlar? Bilemezlerdi ama , gerçek ışıklarda su satan bu çocuklar gibi acıydı. Bu ufaklıkların fiziki özelliklerinden Adana'nın yerlisi olmadığı anlaşılıyordu. Kirli beyaz yüzler, renkli parlak gözler. Yağmur sonrası karıncalar gibi, kızaran ışıklarla birlikte; ağaç gölgesinden fırlayıp bu otomobil senin şu otobüs benim elinde kalan son şişeleri satmaya , evlerine cepleri parayla dolu dönmek istiyorlardı.
Elini cebine attı, seksen yedi lirası vardı. Altmış lirayı tekrar cebine koydu, kalan yirmi yedi lirayı alarak avuçlarının içinde sıkıştırdı ışığın yeniden kırmızıya çalmasını bekliyordu. Soluna baktı görünürde bir araç yoktu karşıya geçti çocukların yanına geldi. İki çocuğa yakından göz gezdirdikten sonra "tanesi kaç kuruş" dedi. Çocuk Mert'in söylediğini anlamış olacak cebinden çıkardığı elli kuruşu göstererek, düzgün olmayan bir Türkçe ile "beş" dedi. Belli ki Suriyeli mültecilerdi bu kirli yüzlü çocuklar. Anneleri neredeydi ki bu çocukların ya babaları, savaşta öldüler mi yoksa, ağır hastamı ; kafasında bu soru işaretleri sıralanırken, çocukların ayağının dibinde bulunan şişelere göz attı. Naylon ambalaja sarılı sekiz yada dokuz şişe olduğunu gördü. Elinde tuttuğu yirmi yedi lirayı büyük olan çocuğa uzattı şişeleri istedi. Dokuz şişe dört buçuk lira tutuyordu ve o yirmi yedi lira vermişti. Çocuğun önce kafası karıştı para üzerini vermeye çalıştı. Mert gerek yok manasında elini kaldırdı ve oradan uzaklaşmaya başladı. Yolu daha uzundu ve bu şişeler gittikçe ağırlaşıyordu ne yapacaktı bu şişeleri, evde sudan bol ne vardı? Az ilerledi çiçekçi tezgahında Rıza'yı gördü elini selam maksadıyla kaldırarak :
-Kolay gelsin Rıza emmi!
-Sağ ol aslanım, nerelerdesin devam ediyon mu güvenlik işine?
Ediyorum emmi, demekle yetindi. O lanet alışveriş merkezine bundan sonra gitse gitse müşteri olarak giderdi. Ama bunu şimdilik söylememeyi uygun buldu sohbeti devam ettirmek istedi. Senin işler nasıl gidiyor?
-Kendi yağımızda kavruluyok işte, naparsın. Zabıtalarda artık uğraşmıyorlar benne. Alıştılar artıkın onlarda. Ah sende sözümü dinleyeydin ya, okuyup ne yapacan gel yanıma işi öğreteyim dediydim. Az ilerde boğmacı Tekin'in tükkanının karşısına açardık sana bir işporta tablası sende orada çiçek yapardın. Şindi okudun da ne oldu aslanım, sen alırsın bin altıyüz ben kazanırım ikibin dörtyüz, değdimi be yüksek mektep çekmeye he?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alagan-Element
Science Fiction-Yeni elementin adı, Asklepiosyum. Asklepios mitolojide gençleştirme tanrısı ve tıp tanrısı olarak geçer. Teselya kralının güzel kızı Koronis, Güneş'in tanrısı Apollon ile ilişkiye girer bu ilişkiden de Asklepios doğar. Yılanlı asa onu temsil eder...