11

971 101 1
                                    

Aziz'i fark etmemiş değildi, sadece onun öyle düşünmesini istiyordu. Ilık esen rüzgar elbisesinin eteklerini yerinden oynatıyor, at kuyruğu saçlarıysa rüzgarla kol kola girmiş dans ediyordu. Bekar bir erkeğin onu gözden kaçırması, ya kör olduğu yada gay olduğu anlamına gelebilirdi. Hatta sadık olmayan erkekler bile ağızlarının suyu akana kadar, Eda'nın beyaz gerdanına bakabilirdi. Binlerce erkeğin hatta yüzlerce hemcinsinden hoşlanan kadınların bakması bile onu ilgilendirmezdi, Eda bugün tek bir kişinin kendisinden etkilenmesini istiyordu, o da yaklaşık elli metre ileride, gözlerini yere dikmiş, pütürlü taşları izleyerek kendisine doğru geliyordu. Bir gözü kaldırım kenarındaki mağazalarda, diğer gözü Aziz'in üzerindeydi. Eğer ki yere bakarak yürümeye devam ederse Eda'yı fark edemeyecekti. Neyse ki ılık esen rüzgar Eda'ya yardımcı oldu. Aşağı bulvarda yukarıya esen hafif rüzgar Eda'nın kokusunu Aziz'e taşıyordu. Burnuna çikolatayı andıran koku geldiğinde neler olduğunu anlamadı. Kafasını sağa sola çevirdi, kokunun kaynağını aramaya başladı. Ancak kafasını asıl çevirmesi gereken yerin karşısı olduğunu çok geçmeden anladı. Yürüyen cazibe, sırıtarak Aziz'e doğru geliyordu. Karşılık vermekte geç kalmadı, o da gülümsedi, gülümsedi sonunda beyaz dişleri göründü. Sabahki kotun üstündeki siyah bluz seksi görünebilirdi, ama bu elbise, bu elbise seksinin mastır yapmış hali gibiydi. Bu elbisenin sanki ona özel üretildiğini, başka hiç bir kıza bu kadar yakışamayacağını düşündü. Ancak Aziz için hoş görüntü ikinci plandaydı, fiziksel görünüşten önce zihinsel görünüş ön plandaydı.

Profesörün " bu işin peşini bırakın anladınız mı beni " sözleri hala aklında, nötron yıldızı gibi parıldıyordu. Buna rağmen Eda'nın göktaşı hakkındaki tahminini düşünmeden edemiyordu. Göktaşının rotasının değiştirildiğini elinde veri olmadan doğru tahmin etmişti. Başarılı tahmin olduğu aşikardı, yinede onu karşısına alıp: başka teorileri olup olmadığını, varsa neler olduğunu sormak isterdi. Profesörün, iyi niyetli ricasını göz ardı etmemeye karar verdi. Düşüncelerinden, ağdan kaçan balık gibi kurtuldu. Nazik olmaya çalışarak "merhaba" dedi. Ardından sıcak bir espri yapmaya karar verdi.

-Bu rastlantılardan endişelenmeye başladım.

Eda'nın yüzü neredeyse düşecekti. Bir pot mu kırmıştı? Ajanlık hayatında ilk yanlışını Aziz'e karşı mı yapmıştı, bunu bilmiyordu. Ufak bir gülümseme her şeyin yolunda gittiğini, sadece iğneleyici bir şaka olduğunu belli etti.

-Beni takip ettiğini düşünüyorum Aziz -Bey-.

-Yok daha neler, ben mi? Üstelik bir öğrencimi, aslaaa.

"Şimdilik istediğin kadar öğrencim diyebilirsin, ama dikkat ette boynuz kulağı geçmesin" dedi Eda.Eda'nın ince dokundurması, ilerde Aziz'den daha başarılı olacağı konusunda kendinden emin olduğunu sezdirdi.

-Nereye gidiyorsunuz böyle Aziz -bey-

-Eve gidiyorum, kuantum mekaniği hakkında çalışmama evde devam edeceğim. Eee ne demiş Benjamin Franklin: Bir bugün iki yarına bedeldir. Bilgi tazeyken yararlanmak lazım. Tabi yine şakaklarıma ağrılar saplanacak ama sonunda buna değeceğine inanıyorum.

-Bence kuantum mekaniği hakkında sizden daha radikal düşüncelere sahibim. Hatta bunu kanıtlayabilirim.

-Daha radikal hı? Kanıtla o halde.

"Kanıtlarsam bu sefer hangi kitabı vereceksiniz Aziz -bey" dedi Eda sürtükleri andırır bir biçimde konuşuyordu. Dudağını büküp cazibeli konuşmaya gayret eden Eda, Aziz'i yavaş yavaş avucunun içine almaya başladığını biliyordu.

-İyi alıştın kitap almaya, pekala tamam tamam. Senden formül istemiyorum, kuantum mekaniği hakkında soracağım her soruya mantıklı cevap verirsen, evimdeki kütüphanemden istediğin kitabı alırsın. Anlaştık mı?

Alagan-Element Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin