Profesör aktarmalı yaptığı uçuş seyahatinden sonra nihayet Kütahya'nın Zafer Havalimanına iniş yapmıştı .
Atilla'nın onu, on üçüncü buluşma noktasında beklediğinden emindi . Emin olmadığı tek şey ise Atilla'nın MAS'tan teçhizat çıkarıp çıkaramadığıydı .
Profesör , Fatma'yı öldürmek istemiyordu bunun yerine onun MAS Yüksek Şurası tarafından yargılanmasını ve cezasını çekmesini istiyordu . Bu yüzden Atilla'nın MAS'tan çıkaracağı silahlar öldürücü özelliğe sahip olmaması gerekirdi .
Profesör , havalimanı önünde duran taksilerden birine atlayıp on üçüncü buluşma noktasına doğru ilerlemeye başladı . On sekiz dakika süren taksi yolculuğunun ardından ormanlık, geniş bir yolda indi . Profesör yirmi dört yıldır on üçüncü bölgeye gelmemişti . Eskiden burada, taksiden indiği yerde, bakkal Recep Emmi'nin dükkanı vardı . Değişen koşullar ve yılların getirdiği yıpratma dalgaları . Bakkal Recep Emmi'nin dükkanına da acımamıştı . Tek odalı ahşap bakkal dükkanından geriye sadece harabe yığını kalmıştı .
Bakkal dükkanının harabesine baktıktan sonra yol boyunca ilerlemesi gerektiğini hatırladı . Yaklaşık beş yüz metre ilerde Eğrigöz Dağı'nın eteklerine giden orman içi yolunu bulacaktı . Serin ve oksijeni bol havayı içine çekerken , etraftaki çam ağaçlarının dansını da izliyordu . Araçların egzoz kokularını olmadığı ve motor seslerinin yankılanmadığı bu yerde belki de insan huzura kavuşabilirdi .
Profesör beş yüz değil sekiz yüz metre ilerlemesine rağmen henüz orman içi yolunu bulamamıştı . Sağına soluna bakındı ancak ormana giren herhangi bir yol göremedi . Belki de yirmi dört yıllık süre orman yolunun değişmesi için yeterliydi . Her ne yapması gerekiyorsa biran önce yapması lazımdı . Fatma'nın orman içi yolunu kullanarak helikoptere ulaşmasına sadece bir buçuk saat kalmıştı .
Profesör yorgun kalbini dinlendirmek için eski bir çam ağacının gölgesine doğru yürümeye başladı . Dinlenmesi gerekiyordu .Çok fazla yorulmuştu ve onu burada yakalayacak bir kriz sonunu getirebilirdi . Çam ağacının altındaki yuvarlak taşa oturup sırtını ağaca dayadı . Rüzgar çam yapraklarını yalayınca , çıkardığı uğultu insanın uykusunu getirecek şekilde dinlendiriciydi . Biraz uyku fena olmazdı .Ancak uyumaması gerekiyordu . Eğer uyursa bu uykunun ölüm uykusu olacağını biliyordu . Belki uykusu sırasında kalp krizi geçirecekti eğer bu olmasa bile Aziz'i elden kaçırırsa onun ölümüne sebep olacaktı .
Sağ yol kıvrımından gelen nal sesleri üzerine sırtını doğrulttu ve gözlerini oraya dikti . Nal sesleri gittikçe arttığında eşeğin üzerindeki köylü kadınını gördü . Köylü kadınının kırışmış cildi hayatı geçindirmenin kolay olmadığını belirtiyordu . Altmış küsür yaşında olmasına rağmen eşeğin semerine astığı çam kozalakları ile belki de taze köy ekmeği pişirecekti . Köylü kadın yol sırasınca ilerlerken profesörün ona doğru yaklaştığını gördü . Aralarındaki mesafe beş metre kaldığında "Çüşşş" diyerek eşeğini durdurdu . Profesör birkaç adım daha ona yaklaşarak konuşmaya başladı .
-Merhaba . Buradan Eğrigöz'e giden dağ yoluna nasıl ulaşabilirim?
-He , onu deyiveğiyon . Yanlış geliveğmişin . (eliyle geldiği istikameti göstererek) Şorda eski püskü dükken oluveğcek , Erecep'in dükkeni .
-Evet biliyorum o dükkanı .
-He oraya varıver ,hopunu* dükkene dayıver , ben dim dört yüz sen di beş yüz metre yörü . Cigirgen otlarını görüveğicen . Ee otları görüveğince yolda çıktımı karşıne? Sonra seyitirmisin ,imeklermisin bilmem .
-Tamam saolasın !
-He , bakıver bana sen hele Umar'ın neyi oluveğiyon Umar'ın ?
-Umar mı ? tanımıyorum ben buralı değilim .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alagan-Element
Science Fiction-Yeni elementin adı, Asklepiosyum. Asklepios mitolojide gençleştirme tanrısı ve tıp tanrısı olarak geçer. Teselya kralının güzel kızı Koronis, Güneş'in tanrısı Apollon ile ilişkiye girer bu ilişkiden de Asklepios doğar. Yılanlı asa onu temsil eder...