-Bilmiyorum neden intihar ettiğini anne! Şimdi kapatmalıyım sonra ararım seni.
Aziz telefonu kapamadan önce, annesinin hıçkırıklara boğulduğunu duymuştu. Ona bu haberi olabildiğince geç vermek istiyordu ama en geç vaktin şuan olduğunu düşünmüştü.
Mert'i kendi oğlu Aziz gibi severdi. Onun ölümünü duyduktan sonra kim bilir nasıl üzülmüştü. Mert'i hep kara oğlan diye severdi. Yarın ise kara oğlanını kara toprağa verecek ve döngüyü tamamlayacaktı.
Şuanda Niğde iline bağlı Ulukışla meteoroloji istasyonunun yıllık denetimini yaptığını belirtmiş, Mert'in ölüm haberini aldıktan sonra derhal Adana'ya geleceğini ağlamaklı bir ses tonuyla söylemişti.
Aziz annesine Mert'in ölümünden kuşkulandığını söylemedi. Her şey kesinleşene kadar ölümden duyduğu şüphesini kimseye söylemek istemiyordu. Bir yanı Mert'in ölümünün intihar olmasını istiyordu, eğer ki intihar değilse işin içinde karanlık güçlerin olabileceğini seziyordu.
Annesinin ağlamaklı sesini işittiğinde, bir kez daha içindeki yangın körüklendi. Daha dün Mert'le birlikte annesinin doğum gününü kutluyorlardı. Ama şimdi buzdolabı poşetine koyduğu cam parçasını analiz ettirmek için Ahu'nun -eski aşığının- çalıştığı kurumun önünde -genetik mühendisliği ana bilim dalında- bekliyordu. Binadan içeri girmek için sigarasının bitmesini bekledi.
Gözlerini pırlanta gibi parlayan cam parçasına dikti. Bütün sır veya gerçekler bu cam parçasında saklıydı. Sigarasının son dumanını üflediğinde gözlerini cam parçasından aldı, bina kapısına yöneltti. Siyah, demir parmaklıklı kapı iki yana açılmıştı. Bu haliyle kapalı hapishaneleri andırıyordu.
Uzun adımlarla açık kapıya yöneldi. Ahu bir üst katta çalışıyor olmalıydı. En son Ahu'nun yanına geldiğinde yani iki buçuk yıl önce bir kat yukarı çıktığını hatırladı. Eğer ki laboratuarı değişmediyse hala aynı odada çalışıyor olmalıydı. Geniş merdivenlerden bir kat yukarı çıktı, yangın hortumunu yanındaki, boyası dökülmüş kapıdan içeri girdi, etrafa bakınmaya başladı.
Başta Ahu'yu fark edemedi. Fark etmemesi de normaldi, en son gördüğünde balık etli tabirinden biraz daha kiloluydu. Ancak Aziz, Aziz hiç değişmemişti, değişen tek özelliği sakallarının artık daha gür çıkmasıydı.
Ahu Aziz'in geldiğini kapının açılma şeklinden anlamıştı, önce kolu yavaşça iter sonrada ayaklarını yere sürerek kapıyı açardı. Mikroskop başından kalkarak Aziz'e tazı gibi ilerledi ve onun vücudunu kavradı. Bu sarılma Aziz'i şaşırmamıştı, asıl şaşırdığı nokta kendisine sarılanın gerçekten Ahu olup olmadığına emin olamamasıydı. En son gördüğünde gıdısı çıkmış, göbeğinden yağ düğümleri sarkmıştı. Ama şimdi, şimdi ise çirkin ördek kuğuya dönüşmüştü. Bir hayli kilo vermiş, kilo vermeye bağlı deri sarkıklarını spor yaparak sıkılaştırmıştı. Vücut hatları seksi denecek kadar yerindeydi. Siyah saçlarının altında kömür gibi parlayan kara gözleri, Kalkık göğüsleri, oval kalçası, düm düz göbeği... Onu ateş parçası yapmıştı.
Bu değişiklik karşısında afallayan Aziz, beğenmesine rağmen içinde yanmaya devam eden acısı yüzünden beğenisini ifade edemedi. Bunun yerine klişeleşmiş bir kaç kelime söylemekle yetindi.
-Ahu yeni halinle seni sokakta görsem, tanıyamazdım herhalde.
-Hala çok düşüncelisin. Evet tam yirmi üç kilo verdim. Başlarda biraz zorlandım ama kilo verdikçe kendimi daha iyi hissettim , ve şimdi dat dara daat.
Nazlı aşıklar gibi gülümseyerek Aziz'in karşısında üç yüz atmış derece döndü. Vücut hatlarıyla Aziz'i etkilemek istiyor gibiydi. Ancak bugün hiç bir şey onu etkileyemezdi. Biran önce aklındaki soruların yanıtlarını bulması gerekiyordu. Elindeki poşeti göstererek "Bana yardım etmeyi kabul ettiğin için çok teşekkür ederim" dedi Aziz. Dostça muhabbetleri hızlıca geçip cam parçasının sırrını öğrenmek istiyor gibiydi. Ahu Aziz'in elindeki poşeti alarak ışığa tuttu ve önce çıplak gözle incelemek istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alagan-Element
Science Fiction-Yeni elementin adı, Asklepiosyum. Asklepios mitolojide gençleştirme tanrısı ve tıp tanrısı olarak geçer. Teselya kralının güzel kızı Koronis, Güneş'in tanrısı Apollon ile ilişkiye girer bu ilişkiden de Asklepios doğar. Yılanlı asa onu temsil eder...