12

900 102 1
                                    

Mert kanındaki doksan iki promil alkol oranına rağmen, otomobiliyle evine doğru süzülüyordu. Bu haliyle trafik kontrol noktasına yakalansa, beyaz, gıcır arabası çekici arkasından el sallayabilirdi. Neyse ki şansı bu kez yaver gitti, sıkıntı yaşamadan yaşadığı apartmana geldi. Dairesinin çelik kapısını açmak için bir süre uğraştı. İlk baş anahtarı deliğe tutturamadı, sonrada kilidin içinde çeviremedi. Sarhoş olmasa daha önceden kapının kilidine zarar verildiğini düşünürdü ama kanındaki alkol vücuttan çıkmak için her yolu deniyor, tükürük bezlerinden de vücudu terk etmeye çalışıyordu. Salyasından bile alkolün tadını alabiliyordu.

Neyse ki çelik kapıyı açmayı başardı içeri girdi. Elinde eski çalıştığı AVM'den aldığı 32 GB ram, 3 Ghz işlemci, 2 TB hard diskli ; dizüstü bilgisayarı vardı. Buna ek bir kaç bilgisayar ekipmanı da almıştı.

Eve girdiğinde burnuna iğne gibi saplanan kokuyu aldı. Neredeyse tüm eşyalara sinen çorap kokusundan kurtulmak için salon penceresini sonuna kadar açtı. Temiz havanın içeri girmesi, bir nebzede olsa kafasını toplamasına yardımcı oldu. Ancak bunun bile kafasındaki sisi dağıtması için yeterli olmadığını anladığında elindeki poşetleri bir köşeye bırakıp duşa doğru ilerledi.

İğrenç çorap kokusundan kurtulduğuna sevinmesi uzun sürmedi. Bu seferde banyonun içinde keskin bir sidik kokusu vardı. Kurtulmak için küçük penceredeki ızgarayı kaldırdıktan sonra yeni aldığı kıyafetleri üzerinden çıkardı soğuk suyun altına girdi.

Çatalan barajının derinliklerinden pompalanan kar suyu, duş musluğundan çıkıp Mert'in vücuduna nüfuz ediyor tatlı bir huzur bırakıyordu. Hareket etmeden soğuk suyun altında dayanabildiği kadar kalacaktı. Sabun veya şampuan kullanmadı, akan suyun kendisini temizlenmesini istiyordu. Sekiz dakika süren soğuk duş keyfini sona erdirdiğinde hem biraz kendine gelmiş hem de banyodaki sidik kokusu geçmişti. Ucuz olduğu anlaşılan sentetik bornozunu vücuduna dolayıp buzluktaki eski bilgisayarına yöneldi. Geçen günkü aldığı otuz beşlik rakı şişesinin yanında duran bilgisayar Mert'in eline değdiğinde, duş suyunun o kadar da soğuk olmadığına karar verdi. Bilgisayarı salondaki plastik masanın üzerine koyana kadar ellerini buz gölünün üzerinde gezdirdiğini düşündü. Soğuk bilgisayar metali elindeki kanın çekilmesine ve renginin açılmasına sebep olmuştu.

İki gün önce, Fallen'in gönderdiği bahislere bakarken düşürdüğü çay bardağının bir parçası yerde parıldıyordu. Ona dikkat etmedi, edemezdi de. Kırıntı iki metre uzağa pencerenin yanına fırlatmıştı. Camları açmaya gittiğinde ona basmaması büyük bir şanstı. Eğer basmış olsaydı ayağına derin bir yara açılabilirdi.

Yeni bilgisayarını ambalajlı kutusundan çıkardı, bataryasını takıp güç düğmesine bastı. Artık iki bilgisayarda yan yana, birisi sokak çocuğu diğeri kolej öğrencisi gibi duruyordu.

Eski olan kirli ve kimsesiz, yeni olan temiz ve sahipli duruyordu. Ancak Mert de biliyordu ki dış görünüşün aldatıcı olduğunu, önemli olanın amacına hizmet etmesi gerektiğini gayet iyi biliyordu. Kendisi bunun en açık örneğiydi.

Açılan iki bilgisayarın ekran ışıkları yüzüne yansıdığında, artık işine başlama vaktinin geldiğini düşündü. Sonuçta kendi amacına hizmet etmesi gerekiyordu.

Önce Fallen'den cevap gelip gelmediğini kontrol etti. Ancak Fallen' Mert'in mesajına karşılık vermemiş, hatta web sitesinde herhangi bir gönderi de paylaşmamıştı. Mert Fallen'in önemli işleri olduğunu, mesajı görür görmezde cevap vereceğini biliyordu.

Esnedi, genleşti, ellerini arkaya uzattı omurgası çatırdadı, ardından ayaklarını masanın altına uzattı. Uzatır uzatmaz acı bir irkilmeyle geri çekildi. Kafasını masanın altına sarkıttığında ayak baş parmağına batan şeyin, kendi icadını kaba lehimi olduğunu anladı. Elini uzatıp iki icadını da masanın üzerine koydu. Bir icadı geçen gün kullandığı, internet hızını artıran işlemciyi andıran aygıttı, diğer icadı kaynak kodu ayıklaması yapan on terabayt hafızaya sahip aygıttı .

Alagan-Element Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin