24

697 90 3
                                    

Kanına karışan Propofol Aziz'i bir kaç saat baygın halde kalmasını sağladı . Uyandığında başında inanılmaz bir ağrı vardı . Bu ağrı ilacın etkisinden değildi . Kaşının üzerine aldığı darbenin etkisiyle, küçük yarık açılmış ve akan kan yanağında pıhtılaşmıştı . Ellerini yarığın olduğu bölgeye götürmek istedi ancak yapamadı . İki elide kelepçelenmiş kömür torbası gibi yerde yatıyordu . Bulunduğu odada kimse yoktu hatta eşya bile yoktu . Soğuk seramik yüzey katı yüzünü gösteriyordu . Ayağa kalkmak istedi birkaç denemeden sonra başaramayacağını anladı . Propofol'ün etkisi henüz geçmemiş olmalıydı . Hisleri allak bullak olmuştu . Önce mutlu hissediyor , sonra da en ağır depresyonu geçirdiğini düşünüyordu . Uykusu vardı ancak gözlerini kapadığında garip denebilecek birkaç şekil görüyordu .

Olduğu yerde bir süre kendisine ne olduğunu çözmeye çalıştı . En son ki hatırladığı şey boynuna saplanan enjektör olduğunu hatırladı ve kaçırıldığını fark etti . Yoksa hangi misafir onun ellerini bağlardı ki ? Beni kim kaçırır ? Benden ne istiyorlar ? Burası neresi ? Aziz'in aklında cevaplanmasını istediği bir düzine soru vardı . Ancak henüz kimseyi görememişti . Propofol'ün etkisi geçmeye başladığında işitme duyusu da eski işlevini sağlamaya başladı . Odanın dışından sesler geliyordu . Sanki bir grup adam ,kavga ediyor gibiydi . Onların ne dediğini anlamaya çalıştı . Dikkatini topladı ve seslere odaklandı .

"Bu planı derhal hayata geçirmek zorundayız , vakti ge..."

"Başarısız olursak elimizdeki fırsatta kaçar , henüz tasarladığımız taslak planımız bi..."

"Diğer girişimler başarılı olduysa bizde onların yaptığını yaparak .."

"İletişimi kesemezsek başkaldırı olaca.."

"Konuğumuz kendine geldi mi ? Kontrol et , uyandıysa onu bura..."

Aziz , içerideki kalabalığın ne konuştuklarını yarım yamalak anlıyordu . Sert tabanlı kundura giyen adamın ayak sesinden kendisine doğru geldiğini anladı . Ayak sesi gittikçe attı ve kapı büyük bir gürültüyle açıldı . Oda içerine dolan ışık yüzünden Aziz gözlerini kıstı . Ara koridordaki floresan lamba odanın içerisini aydınlatmaya başladı . Ayakta duran ve Aziz'e bakan adamın yüzü seçilemiyordu ancak geniş omuzlu ve uzun boylu olduğu belliydi .

"Kendine gelmiş" dedi içerdekilere , gür bir sesle .

-Hemen onu buraya getir !

-Tamam .

Aziz'i soğuk seramik yüzeyden tek eliyle doğrultan adam , kolunu tutarak "Yürü" dedi . Ardından da Aziz'in koluna yapıştı ve onu kalabalığın bulunduğu odaya götürdü . Masanın etrafına dizilmiş dokuz sandalye vardı ve bir tanesi hariç kalan hepsinde oturan birileri vardı . İri omuzlu adam Aziz'i sandalyeye iterek onu boş olan yere oturttu . Şaşkın gözlerle bir süre etrafında göz bakındı , adamları tanımaya çalıştı ancak başaramadı . Sadece bir tanesi ona tanıdık geliyordu . Kel kafalı , bıyıklı ve hafif göbekli biri . Bu herifi nerede görmüş olabileceğini düşündü , sanki televizyonda onu görmüş gibiydi . Evet evet kesinlikle görmüştü ama ne sıfatla gördüğünü hatırlayamadı . Belki bir artist veya sinema oyuncusu olabilirdi . Bunu bilmiyordu . Kel kafalı adam ellerini masanın üzerine koyarak , tırnaklarıyla ahşap yüzeye vurdu . Sanki tüm dikkati kendi üzerine çekmek istiyormuşçasına . Aziz'e küçümser gözlerle baktı ve bıyıkları hareket etmeye başladı .

-Merhaba Aziz Bey , Sizi neden misafir ettiğimizi merak ediyor olmalısınız .

Aziz'in damağı kurumuştu içindeki susuzluk hissi onu başka alemlere götürüyordu . Bir bardak buz gibi su olsa belki de tek yudumda içebilirdi . Temiz olmasına gerek yok , çamurluda olsa kabulüm sadece bir bardak su ...

Alagan-Element Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin