25. Bölüm

6.3K 318 24
                                    

Otele geldiğimizde, herkes kendi odasına çekilmişti. Uzun zamandır tavla oynamıyordum, aynı zamanda hiç kendimi bu kadar eski Derin gibi hissetmemiştim. İlk kez bu kadar kendim olmuştum, Deniz'in ölümünden sonra birazda olsa eğlence anlayışım değişmişti, değişmişti demek anlamsız olur aslında eğlence anlayışım bitmişti. Oysa en küçük şeyden bile zevk alan biriydim ben, şimdi bakıyorum da ben en küçük zevklerimi bile itelemiştim gerilere.

Doğan ile tavla oynadığımız geldiğin de aklıma yüzümden tuhaf bir sırıtış olmuştu, hep Deniz ile oynar ne eğlenirdik. Ablam bizi izler daha çok eğlenirdi, o zamanlar masumdum. Ben ablama hiç ihanet etmemiştim şimdi bu yaptığım ne, onun nişanlısıyla üstelik sevmeye başladığı adamla, öpüşüp koklaşıp, yetmiyormuş gibi ona hala deliler gibi aşıktım.

Gözlerimden inen yaşlar bu defa kayıp ettiğim masumiyetimeydi, kapı çalındığında cansız bir halde kapıya doğru ilerlemiştim. Kapı koluna elim gittiğinde sanki içim kan ağlıyordu, ben bunları ablama nasıl yapıyordum. Kapı açıldığında başımı kaldırıp karşıma baktığımda Doğan duruyordu, hemen içeri girip kapıyı kapatmış ve beni kendine çekmişti.

"Ne oldu mavi gözüm, ne oldu Derinim, neden ağlıyorsun benim sümbül kokulum. Bugün çok mutluydun neden akıtın göz yaşlarını" ondan uzaklaşmaya çalışsamda bana engel oluyordu.

"Doğan, bırak beni yalvarırım bırak! Seni sevmeme izin verme git ablama daha fazla bunu yapmama izin verme"

"Derin hiç bir şey yapmıyorsun ablana sadece aşkın seni sürüklemesine izin veriyorsun, bırak bizi savursun kum taneleri gibi ve her zerremiz birbirime girsin"

"Girmesin Doğan bu yaptığım hiç adil değil!"

"Onların bize yaptığı adil mi? Bizim kavuşmamıza izin vermemeleri"

"Biz diye bir şey yok!"

"Var Derin sonsuza kadar da VAR OLARAK KALACAK!" Son sözü söylemiş beni de susturmuştu, pişmanlık öyle bir şey ki, keskin sirke gibi sürekli küpüne yani bedenine zarar veriyor.

Beni neredeyse sürükler gibi yatağıma doğru götürdü ve üzerine oturmam için zorladı yanıma oturup elini omzuma atıp her ikimizi geriye doğru bıraktı. Ben hala ağlarken, o hala susuyordu, onun heybetli bedeninin yanında küçücük bir şeydim. Bedenimi ona doğru çevirip, bacaklarımı kendime çekmiştim yanında küçücük bir bebekten farkım yoktu. Onun kokusuyla ve varlığıyla göz yaşlarımla birlikte uykuya teslim olmuştum. O bana bu kadar yakınken ben ona o kadar uzaktım işte..!

Gözlerimi açtığımda yatağın içinde üstü örtülü ve tek başıma uyanmıştım, çoktan gitmişti ve onun gitmesini ruhum bile duymamıştı. Üstüm deki pikeyi fırlatır gibi kaldırıp bir kenara iteledim ve yataktan çıktım saat çoktan akıp gitmiş akşam olmuştu. Üzerimi değiştirip ablamı aradığımda restoran da beni beklediklerini söyledi, otelin asansörünü kullanmak yerine merdivenlerden inmeyi tercih ettim bu defa onların mutlu çift görüntüsünü görmeme biraz daha engel olurdu en azından.

Restorandan içeri girdiğim de camdan tarafta en köşede oturuyorlardı, baya hararetli konuşuyorlardı ve baya eğlenceli bir konuymuş gibi görünüyordu, ablamın ağzı kulaklarındaydı. Geldiğimi gördüklerinde bana doğru bakmaya başlamışlardı, konuşmaya ara verip;

"Hayırdır, ben yanınıza gelene kadar baya Hararetli konuşuyordunuz neden sustunuz"

"Yok canım ne alakası var, bugün senin tavla da sevgilimi nasıl yendiğini anlatıyorlardı" işte can alıcı bir cevap olmuştu, ablamın ağzından benim sevgilime, sevgilim değişi aslında benim sevgilim olmadığı gerçeğini yüzüme tokat gibi vurmuştu.

Aşkın kadife hali (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin