28. Bölüm

5.7K 322 17
                                    

Dış ses

"Doğan" sesi çığlık gibi çıkmıştı Derin'in biliyordu herşey için geç kaldığını, bir umutla tır'a çarpmamak için direksiyonu sola doğru kırmıştı. Doğan hiç bir şekilde uyanmıyordu, sanki birisi onu ilaçla uyutmuş gibiydi. Araba hızla yol dan çıkmıştı ve hızlı bir şekilde yol kenarın daki ağaca çarpmıştı. Derin kendin de takılı olan kemerin baskısını hissetmeye başlamıştı kaburgalarında. Hızla çarpmanın etkisiyle başını çarpmıştı, geri koltuğuna döndüğünde artık gözleri kararıyordu güçlükle başını çevirdiğinde sevdiği adamın başı direksiyonun üzerin de  kanlar içerisin deydi, sesi inilti gibi çıkmıştı; "Doğan-n" belki de o an son ses olarak yangılanmıştı.

Derin tekrar gözlerini açtığında, etrafta çok fazla ses vardı, sanki hepsi bağırarak konuşuyordu. Gözleri bulanık görüyordu artık, bir yandan canı yanıyordu. Gelen sesleri dinlediğinde sevdiği adam hakkında pek de güzel şeyler duymuyordu, güçlükle sesi çıkmıştı, bir yandan da bedenin de eller hissediyordu; "Ben iyiyim, beni bırakın Doğan'ı iyileştirin"

"Bakın hanım efendi, eşinizin durumu kritik. Her ikinizde sıkışmış durumdasınız sakin olursanız. Sizi buradan çıkaracağız"

"Tamam ama önce Doğan, onu kurtarın yalvarırım" sanki yüreğin deki yangı tüm acılarını son buldurmuştu.

Uzun çalışmaların sonunda, Doğan yerinden çıkarılmış ve acil hastaneye kaldırılmıştı, durumu kritikti ve açıkçası olay yerin deki sağlık personelleri umutlu bakmıyordu. Derin yerinden çıkarıldığında hızlı bir şekilde onu da hastaneye almışlardı. Derinin aklından geçen tek şey Doğan'ı kaybetme korkusu, sevdiği birini daha kaybetmeye gücü yoktu sanki o ölecekmiş gibi yanıyordu canı. Canın her yanmasını sebebi, bir önce ki ambulans da kalbi durmuş Doğan'ı geri getirmeyece çalışmalarıydı. Öyle seviyordu ki genç kız, sevdiği adamın cansız bedenine verilen elektrik onun canını yakıyordu hemde bir haber bir şekilde. Sevgileri öylesine büyüktü ki birbirilerinin canını yangısını hissediyorlardı.

Derin göğüsüne saplanan ağrıdan sonra herşeyden emin olmuştu; "Ona bir şey oldu!" Dediğin de sağlık görevlileri genç kızın ne dediğini anlamıyorlardı. Evet bir şey olmuştu, kalbi durmuştu Doğanın eğer şimdi dönmezse bir daha hiç dönmeyecekti.

Monitör de tekrar ritim görüldüğünde herkes derin bir nefes almıştı, Doğan güçlüydü sevdiği kadını bırakmaya hiç niyetli değildi ne olursa olsun bırakmayacaktı. Ölümün pençesinden dahi kaçıp kurtulacaktı ki zaten öyle yapmıştı. Her iki ambulans hastanenin aciline yaklaştığında, hastane deki ağlık personelleri ve hekimler hızlı davranıyordu. Doğanın durumu hiç iyi değildi, her an tekrar kalbi durabilirdi. Hemen acil doğanı ameliyata aldıkların da, kemeri takılı olmadığı için yaşamasının mucize olduğunu konuşuyorlardı. Derin hastaneye bilinci açık bir şekilde girmişti, yapılan muayene sonucunda sağ ayağına platin takılması gerekiyordu. Onu da ameliyatta aldıklarında, Derin koluna bir şey olmadığına sevinmişti çünkü tekrar hekimlik yapamamaktan korkuyordu. Ama bir süre boyunda boyunluk, kolunda sargı ve bacağında alçının olması gerektiğini de adı gibi biliyordu.

Ameliyathaneye girdiğinde, anestezi verilmeye başlamıştı, gözleri yavaşça kapanırken aklında sadece Doğan'a ne olacaydı. Doğan diğer ameliyathane de 3 farklı hekim tarafından hayatta tutulmaya çalışıyordu. Durumu kritikte ve yırtılan dalağı ve safra kesesi alınması gerekiyordu. Kolun da, bacağında ve kaburgalarında ciddi kırıklar vardı. Şanslıydı kırılan kaburgaları kalbini ve akciğerlerini parçalamamıştı.

Her ikisinin de ameliyattı bittiğin de yoğun bakim ünitesine alınmışlardı. Derin uyandığında normal odaya alıncaktı ancak bu Doğan için geçerli değildi. Beyin travması vardı ve kendine gelmesini bekliyordu, karşılarına çıkacak sonuçlardan habersiz.

Derin kendine geldiğinde odasına alınmıştı, hareket edecek gücü yoktu ancak, yataktan kalkıp Doğan'ı görmek istiyordu. Oda ya gelen hemşire, olay yerinden geriye kalan bir kaç parça eşyalarını getirdiğin de öylece kenara bırakmasını ve televizyonu açmasını rica etmişti. Hemşire dediklerini yaptıktan sonra oda dan ayrıldığında, güçlükle odaya yayılan sesi dinlemeye başladı. Gece haberlerin de akşam haberlerinde yayınlanmıştılar, arabanın halini gördüğünde şaşkınlık içindeydi nasıl çıkabilmişlerdi o enkazdan; "bu sabah erken saatler de Eskişehir Kütahya yolu üzerin de gerçekleşen kaza da bir kişi ağır iki kişi yaralandı. Arabanın hakimiydini kaybeden ünlü iş adamı Doğan Öztürk, feci şekilde yaralandı. Araçta geçtiğimiz aylarda Türkiye'ye geri dönüş yapan Soylu ailesinin en küçük kızları Derin Soylu'nun da olduğu açıklamalarda eklendi. Durumlarının ciddi olduğu ve hayattı tehlikelerinin bulunduğu söylendi" genç kızın gözlerinden yaşlar süzülüyordu, sevdiği adamın durumunun kritik olduğunu televizyondan öğrenebilmişti ve ailesinin de bu haber dinlediğinden emindi kim bilir onlar ne haldeydi. Ancak onlar gelmeden Doğan'ı görmek istiyordu, hızlı bir şekilde hemşire çağırma butonuna basıp hemşireyi çağırdığında ona yalvaran ses tonuyla Doğan'ı görmek istediğini söylemişti. Genç hemşire bunun imkansız olduğunu söylesede Derin bunu düşüncek halde değildi. Hemşire pes edip kabul ettiğinde, tekerlikle sandalye getirmek için oda dan ayrılmıştı.

Derin hiç sevmediği o tekerlikli sandalye üzerinde Doğan'ın yattığı yoğun bakım ünitesine geldiğinde, hemşirenin yardımıyla içeri girmişti. Genç adamın halini gördüğün de şaşkınlık ve korku içerisin deydi. Hemen her yerinde kablo ve sargı vardı, sevdiği adam tanımayacak haldeydi. Şişmişti her yeri, sanki o değilmiş gibi yatıyordu öylecesine. Genç kadın iyice yaklaşıp şiş olan ellerini, kendi ellerinin arasına alıp, yavaşça okşadı. Boynun daki boyunluğun izin verdiği kadar eğile bilmiş ve dudaklarını dokundurabilmişti. Tekrar doğrulduğunda gözlerinden yaşlar süzülüyordu kimse duymasa da Derin, sevdiği adam onu ne kadar çok sevdiğini, onu bırakmaması gerektiğini anlatıyordu. Biliyordu ki Doğan onun kalbin sesini duyuyordu, hemşire artık çıkmanın zamanın geldiğini söylediğinde onu bırakmak istemesede bırakmıştı. Çok zordu bu yaşananlar, Derin ondan gitmesini istediğinde böylesine gitmesini istememişti. Bu gidiş Derin'i de yanına alırdı çünkü, odasına geri dönüp hemşirenin yardımıyla yatağına uzandığında, ağrısı başlamıştı bir ağrı kesici verildikten sonra yavaşça mayışmaya başlamıştı.

Bir gurultuyla uyandığında, odanın içerisi cümbüşe dönmüştü tüm aile buradaydı, ablasının gözleri şişmiş ve kan çanağına dönmüştü. Ne diye bilirdi ki genç kadın baka abla Doğan'ı ne sana ne de kendime yar ettim mi? Demeliydi yoksa abla canım çok yanıyor, onu kaybediyoruz mu demeliydi. İki kadın tek adam, böylesine bir çıkmazlık görmemişti Derin.

***

İki gün hızla geçmişti ve Doğan hala uyutuluyordu beynin de ödem olmuştu, ödemi küçültmeye çalışıyorlardı, iyileşmesi gerekirken daha da kötüleşiyordu genç adam. Derin baston yardımıyla rahat ve yavaş yürüyebiliyordu tabi buna nasıl rahatlık denirse. Odasında kimsenin olmaması Derin'e cesaret vermişti ve sevdiği adamı görmek için yoğun bakıma çıkmak için hastanenin asansörüne yönelmişti. Yoğun bakım ünitesinin olduğu katta geldiğinde aile fertlerinin hepsinin orada olduğunu görmüştü. Yavaşça yürüyüp, onları aştıktan sonra camın önüne geldiğinde genç kızın görmeyi pek de ummadığı bir görüntü karşılamıştı onu. Hekimlerin birinin elinde bir cihar vardı ve sürekli sevdiği adamın göğüsüne bastırıyordu ve o adam cansız bir şekilde kalkıp geri iniyordu. Gözlerin deki yaş hiç dinecekmiş gibi akmıyordu, elini yavaşça cama yasladığında ablasının yere çöktüğünü fark etti, hekimin yavaşça elin deki cihazı başkasına verdiğini gördüğün de tüm yürekleri parçalayacak bir feryat kopmuştu boğazından; "DOĞAN-N" ve belki de Doğan da öylece gitmişti, diğer yarısı Deniz gibi. Derin'in bedeni cansız bir şekilde yere doğru yılırken..

Ve beklenen bölüm gelmiş bulunmakta umarım beğenirisiniz. İnşallah Doğan'a bir şey olmaz ve Derin ikinci kez böylesine büyük bir acı yaşamaz..

Aşkla kalın efendim benimle kalın.. siz okudukça ben yazmaya devam edeceğim sevgilerimle..

Aşkın kadife hali (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin