16. Bölüm

6.9K 370 15
                                    

Gözlerimi açtığım da, kapının önün de uyuya kalmıştım ve Doğanın gittiğini düşünüp ayağı kalktım. Kapı gözetleme deliğinden dışarı baktığım da büzülmüş bir şekilde yatıyordu. Bileğim deki kol saatına baktığım da saat yedi olmuştu ve akşam dan bu yana yerinden hareket dahi etmemişti; kiliti açıp, kapıyı açtığım da tamamen yerde buzulmuş bir şekilde yatıyordu. Elimi başına dokunduğum da alevler içerisin deydi;

"Doğan uyan" gözlerini dahi açmıyordu.

"Doğan aç gözlerini" ateşi çok yüksekti ve buz tutmuştu elleri. Güç bir şekilde onu içeri taşıdığımda, halinin üzerinde boylu boyuna uzanıyordu. Kapıyı kapatıp kitledikten sonra hemen, annemin Deniz ile bana ateşimiz düşsün diye hazırladığı sirkeli sudan hazırladım ve çaydanlığın altını yaktım. Başına ısladığım küçük havluyu alınına koydum ve koşar adımla mutfağa geri döndüm. Elmas teyzenin kıyafetlerimle birlikte gönderdiği ev yapımı tarhanayı ıslatıp ocağı koydum tencereyi. Geri döndüğüm de çoktan bez ateş gibi olmuştu tekrar, ıslatıp başına koyduğum da onu bir yandan soymaya başlamıştım, gözlerini hiç açmıyordu. Ölü gibiydi, gitmemişti sabaha kadar orada beklemişti, donmayı seçmişti ve şimdi belki de zature olmuştu benim yüzünden. Allah kahretsin neden döndüm ki, herkesin hayatını berbat ettim!

"Doğan beni duyuyor musun?" Gözlerim yine dolmuştu, hiç mi yüzüm gülmeyecek allahım; "Yalvarırım aç gözlerini Doğan" iyice panik olmuştum düşmüyordu ateşi.

Cebinden çıkardığım telefonundan belki, Doktor bulurum umuduyla aramaya başladım rehberi ve en sonunda bulmuştum; "Efendim Doğan".

"Şey ben, Doğan çok kötü ateşi düşmüyor ne yapacağımı bilmiyorum" kendimi tanıtmaktan vazgeçmiştim.

"Ateşini ölçtün mü?"

"Hayır ama bilinci yok gibi"

"Neredesiniz"

"Benim evimdeyiz"

"Adresi gönder ve ben gelene kadar. Buz kompres yap, diz arkasına koltuk altına yerleştir"

"Tamam" telefonu kapatıp Doğanın telefonunda konumum attım ve hemen koşarak buz dolabına gittim.

Buzlukta ne kadar buz varsa çıkarmış ve dolap poşetleri içerine koymuştum. Pamuklu bezlerin arasına koyup yanımda, onun yanına götürdüm yere bıraktım buzları ve onu soymaya başladım, geriye boxer kalana kadar soymuştum, güç bir şekilde. Doktorun dediği yerlere buz yerleştirdim ve sirkeli suyu yapmaya devam ettim alnı için.

"Doğan beni duyuyor musun? Aç gözlerini yalvarırım" benim yüzümden bu haldeydi, akşam inat edip açmadığım kapının ardından pes edip gider sandım ama gitmemişti işte, göz yaşlarıma hakim olamaz ken kapı çaldı.

Hızla kalkıp kapıya gittiğim de, önce mercekten baktım tanımadığım bir adamdı. Hemen açtım; "Doktor Güven".

"Evet, nerede"

"Salonun ortasında taşıyamadım" içeri girdiğinde hızla kapıyı kapatıp peşinden gittim.

"Ne zamandır bu halde"

"Bilmiyorum, sabah yedi de uyandığım da onu bu halde kapı önünde buldum"

"Uzun bir süredir orada yani"

"Galiba" galiba değil evet ama bunu onunla paylaşmak istemiyordum. Çantasından çıkardığı aletlerle, onu muayene etmeye başlamıştı ateşi 39.5 du ve belki de ben onu içeri aldığım da daha yüksekti benim yüzümden.

"Buzlar pek işe yaramamış gibi, yardım et önce bir duşa sokalım"

"Tamam" Güven onu kaldırdığında bende diğer taraftan destek oldum.

Aşkın kadife hali (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin