27. Bölüm

5.7K 323 10
                                    

Odam dan çıktığının üzerinden neredeyse iki saat geçmişti ve ben hala aynı yerdeydim. Tek kelime bile etmeden kabullenip çıkmıştı oda dan onun da benim gibi dayanacak gücü kalmadı sonunda ikimizde pes etmeyi ve bırakmayı öğrendik.

Kapım çaldığında olduğum yerden irkildim, geri dönmüştü pes etmemişti, hızla koşarak açtım kapıyı ama o değildi karşım daki. İstemsizce üzerimi düzeltip gözlerim deki yaşı silmiştim;

"Kusura bakmayın, Derin hanım sizi rahatsız ediyorum ama Doğan bey bu notu size gönderdi" elinden aldığım nottan sonra tek kelime dahi etmeden kapıyı kapatıp, kapının arkasına oturup belimi dayamıştım. Elim deki notu titrek bir şekilde açtığımda, ilk başta gözüm görmemişti daha sonra gözlerim odaklanmıştı ve okumaya başlamıştım;

"Söz Derin bir daha sana dokunmayacam, gelmeyecem de belki de bu seninle çıkacağımız son yolculuk. Eskişehir dönmek için aşağı da arabada seni bekliyorum" gözlerimden süzülen yaş yanaklarımı yakıyordu sanki ayağı kalkıp odanın ışıklarını yaktıktan sonra, valizimin dışında olan tüm eşyaları yerleştirmeye başlamıştım.

Son kez odaya baktığımda hiç bir şey kalmamıştı dışarda hazırdım artık. Oda dan çıktığımda asansöre doğru ilerlemeye başladım, gecenin bir yarısı gelen bir telefonu hayatının dönüm yoktası olacak deselerde gidin işinize benimle uğraşmayın derdim ama tam olarak o olmuştu işte, dönüm noktası olmuştu.

Asansör kapıları açıldığında lobiye doğru ilerlemeye başladım, odanın anahtarını teslim ettikten sonra ödeme yapmak için kartımı uzattım.

"Hesap kapanmıştır Derin hanım"

"Nasıl?!"

"Doğan bey az önce tüm ödemeyi yaptı, yine bekleriz efendim iyi yolculuklar" bu ödeme işi canımı çok sıkmıştı bir bu eksikti.

"Teşekkürler" dedikten hemen sonra dönen kapılara doğru ilerledim.

Dışarı çıktığım da arabanın içerisinde oturuyordu, bir yandan sigarasını içmeye devam ediyordu. Arka bagaja yerleştiriyordu görevli küçük valizimi, kapıyı açıp koltuğa yerleştiğimde hiç bir şey söylemeden, hareket etmişti. Saatlerce her ikimizde tek bir kelime etmeden nasıl yola devam edecektik, bilmiyorum ama bildiğim bir şey var kı ona bir saniye bile bakmak kalbime alev düşürüyor! Yakıyor kül ediyor her bir bakışın, bakışım Doğan ben zümrütü anka kuşu değilim ki küllerimden doğayım, başka kadın yok muydu sevecek. Ben küllerimden doğacak biri değilim ancak benim küllerim rüzgarla savrulur aynı şu an da aşkımla savurulduğum ve sınandığım gibi.

2 saat sonra

İki saat boyunca ağzından tek bir kelime duymamıştım, Eskişehire yetişmemize 3 saat kalmıştı. Hiç durmadan araba sürüyordu neden, dinlenmeden yolla çıkmıştı bu git diyişim onu bu kadar mı yıpratmıştı. Ya da daha doğrusu bu ilişki ikimizde yormuştu baştan bu yana olmayacak dua ya her ikimizde amin demişti ve en sonunda olmadığını kabul etmiştik. Etmeyip ne yapacaktık, böylesi bir ihanette aldatmaya nasıl devam edecektik. Bu yaptığımız Hazar'da ablama da reva değildi, olmamalıydı.

Arabanın sessizliği gittikçe beni boğmaya başlamıştı iyice şafak sökmeye başlamıştı, radyonun sesini açtığımda. Slow türk'te kalmıştı ve karşıma çıka çıka tam değiştirecekken kulağıma sözleri takılmıştı. Sözleri değiştirmem engel olmuştu, elimden geldiğince Doğan'a belli etmeden sessiz göz yaşlarımı akıtmaya başladım. Başımı camdan dışarıya çevirdiğimde sözler gittikçe beni hırpalamaya başlamıştı;

"Bi ceviz ağacının gölgesinde uyumak gibiydi seni sevmek.
Gölgen koyu derdin koyu iyileşmez kalp ömür boyu.
Düşünmeden konuşmak ve geri alamamak gibiyse kaybetmek.
Diller susar sussun pişman, hep kötüyü arıyor insan"

Ne kadar da doğruyudu sözleri, ne kadar da bizde ya da ne kadar da bizsizdi. Neden herşey böyle olmuştu, neden sevmiştik birbirimizi, neden beni yıllarca beklemişti, neden beni yıllarca bekleye bilecek kadar sevmişti. Şimdi kendime sonsuz kez neden sorusu sorsamda her iki aile büyükleri bu nedenleri hiçe saymıştı.

Bir insan sevdiği adamın ablasıyla nişanlanmasını izleyebilir miydi? İzlerdi hemde öyle böyle değil gözlerinin içine sokulurcasına izlerdi. Çünkü ben izlemiştim, hiç gıkım çıkmadan izlemiştim. Yetmezmiş gibi ona inat edip birde sevgili yapmıştım suçsuz yere birinin kalbinin günahına girmiştim. Bu günah değilde neydi, gerçi yaptığım herşey bana günahtı neyi sevap kılmışlardı kı bize.

Şarkı çoktan bitmişti ama ben şarkının duygusundan çıkamamıştım, hafifçe camı aşağı indirdiğimde yüzüme vuran soğuk hava gözümden aşağı inen yaşın donmasına neden olmuştu. Ama o kadar havasızdım kı ciğerim yanıyordu, kalbim daralıyordu. Kucağım daki çantam dan sigara paketimi çıkarıp bir dal çıkarıp yaktığımda. Şafağın aydınlamış ışığına bırakmıştım dumanımı ona bakamıyordum, bakamıyorum az kalır ona karşı dönemiyordum bile. Sanki ona bir kere olsun gözüm kayarsa yüreğim koşar ona sarılırmış gibiydi, biz en iyisini yapmıştık. Olmayan ilişkimizde iki aşık olarak ayrılmıştık, ilerde pişman olacak mıyım? Biliyorum olacağım hemde sonuna kadar. Yeğenimi kucağıma aldığımda her seferinde sevdiğim adama benzetecem, her seferinde o sevdiğim adamın olamama lanetler okuyacam. Her seferinde onların çocuklarını severken, keşke benim bebeğim olsaydın diyeceğim de çok iyi biliyorum.

İnsan hep hayatta sevdiği bir adam da çocuğu olması ister ve sevdiği adamla evlenmeyi ama bana onu da çok görmüşlerdi yetmemişti, senin gözüne sokalım Derin hanım bak ablanla evlendiriyoruz demişlerdi. Ama kalp bu bir kere bile dinlememişti sözümü Doğan girince içine hiç dinemez olmuştu, başına buyruk bir kız çocuğuna dönmüştü. Sonuç, sonuç koca bir hiç ve boşluğa düşüp kaybolan bir kalp.

Bazen kendime o kadar üzülüyorum ki ama üzülmem dahi fayda etmiyor bana, bir insan hayattı boyunca iki defa diğer yarısını kaybeder mi? Ben etmiştim işte hemde hücrelerim parçalana kadar kaybetmiştim. Kendime üzülmekten çok acıyasım geliyor, sanki üzülünecek biri değilde acınası biri gibiymişim geliyor. Biten sigaramı cam dan atıp, ikincisini yakmıştım, bu kadar peş peşe içiyor muydum bilmem ama şu anda paketti içmekten çok yiyesim vardı.

Sigaram dan içime derin bir iç çektikten sonra, gökyüzüne içim deki acıyla beraber tüm dumanı boşaltmak istesem de sadece duman gitmiş ve yüreğim de kocaman bir acı kalmaya devam etmişti. Daha ne kadar orada kalacaksın ey aşk! Çık dışarı çık kı dinsin bu yürek yangını. Başkasını sev yok mu dünya da başka Doğan elbette vardır! Pes et ey kalbim deki aşk pes et biliyorsun hiç olmayacağını neden bu direniş pes et! Ama biliyorum ey denizlerin efendisi, ey nice aşıklara beste yazdıran aşk sende benim içimde pes etmeyeceksin değil mi? Beni ölüme götürür gibi acıya götüreceksin.

Bu düşüncelerle kendimi yer bitirirken sigaram bitmişti yine çoktan, kalan izmaritten son bir kez daha çekip camdan dışarı atmıştım. Tekrar yakmak gelsede içimden yakmamak için sigaramı çantama koymuş ve fermuarını çekmiştim. Aynı zamanda camı kapatmıştım, kapattığım da ancak anlamıştım içimin üşüdüğünü. Araba sola doğru çekiyor gibiydi, bir tuhaflık vardı bu işte başımı hafifçe Doğan'a çevirdiğimde gözleri kapanmıştı ve karşı şeritten tir geliyordu;

"Doğan aç gözlerini! Doğan bizi öldüreceksin uyan" onu sarsamda kendinde değil gibiydi; "DOĞAN!"..

Ve bekleyenlere müjde fırındanbtaze taze bölüm çıktı :) keyifli okumalar dilerim. Okuduysanız ve beğendiyseniz oy vermeyi ve yorum atmayı unutmayın.. seviliyorsunuz..

Aşkın kadife hali (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin