3. Bölüm

17.6K 777 37
                                    

Kapıya yaslandığımda annem bana hadi içeriye gel diye işaret etti ama benim nedense içimden koşarak uzaklaşmaktan başka bir şey gelmiyordu. Çünkü; hazır değildim Soylu'larla savaşmaya, yavaş adımlarla içeriye doğru yürürken, birden içime tuhaf bir ürperti geldi ve Deniz yanımda gibiydi o an gelen güç beni dik yürütmeye başlatmıştı salona geldiğimde yemek masasına oturmuş akşam yemeklerini sessizce yiyorlardı, ihtişamlı kristal avizenin parıltısı gözümü almıştı bile, kendi klasik küçük mütevazı evimi şimdiden özlemiştim. Annem yemeğe dalan babam ve ablama seslenince beni görmeleri bir olmuştu, çatalları tabakları üzerine düşmüştü.

Çok değişmiştim beni bıraktıkları gibi bulmamışlardı, kumral saçlarım kızıla dönmüştü ve ayaklarının üzerinde duran güçlü bir kadına dönmüştüm. Ablamın şaşkınlığı çabuk geçmişti ve gözlerindeki şaşkınlığın yeri parıltıya dönmüştü.

"Derin ablaciğim gelmişsin"

"Geldim abla seni kıramadım, kıramamda"

"Hoş geldin bebeğim, seni o kadar özledim ki kelimeler yetmez, ne kadar değişmişsin olgunlaşmışsın. Çok güzel bir kız olmuşsun"

"Hoş buldum abla" gözlerim babamda sesim buz gibiydi evin içi sıcaktı ama ikimizin kalbi de bu evi soğutmuştu.

Ayağa kalktığında masayı terk edeceğini ve ya bana yıllar önce yaptığı gibi hakaretlerini sıralayacak gibiydi. Fakat beni şaşırtmış bunların hiç birini yapmamıştı. Yaşlanmıştı baba Soylu, benim gibi o da değişmişti gözleri dolu dolu bana bakarken kollarını açmıştı sonuna kadar. Babamın güçlü kollarını gördüğüm de aklıma çocukluğum gelmişti her iş dönüşü o kollarını açardı ve Deniz ile beraber koşarak sarılırdık. Buz kesen kalbim birden kor alevler sarmıştı gözlerimden inen kaynar su ve kulağıma koş babamıza sarıl diye fısıldayan ikizimin sesi ile olduğum yerde donup kalmıştım. Aramızdaki buz dağları eriyordu babamın gözlerinde birken yaşlarla, yavaş adımlarla ona doğru yürürken bir hıçkırık kopu verdi boğazından ve adımlarım hızlanıp onun güçlü kollarının atılmıştım. Geçen yetmiş iki ay ikimizin kızgınlığınıda kırgınlığınıda alıp götürmüştü ve biz bunu fark edememiştik bile. Deniz'in gidişi en çok ikimizi yaralamıştı ve en çok ikimizi birbirine düşman etmişti.

"Babam..m"

"Derin'im benim küçük kızım"
Dakikalarca birbirimize sarılı kalmıştık içimdeki o nefret yok olmuştu, yerine yılların hasretti kalmıştı bir daha dönmem dediğim eve dönmüş, bir daha konuşmam dediğim babamla yani canımla konuşmuştum. Ne kadar da özlemiştim babamın kokusunu, biz birbirimize hasret kaldığımız yılların acısını çıkarırken. Yorgun kalbi daha fazla ayakta durmasını izin vermiyordu, bana belli etmesede oturmaya ihtiyacı vardı babamın. Yavaşça onun kollarından ayrılmış ve sandalyesine tekrar oturmasını yardım etmiş ve bende yanına oturmuştum eskiden olduğu gibi, konuşmadan birbirimizin gözlerine bakıyorduk yaşlı bir şekilde ağzımızdan tek kelime çıkmadan birbirimize anlatamadıklarımızı, söyleyemediklerimiz anlatıyorduk.

Ona olan kırgınlığımı ve özlemim anlatırken oda bana özlemini, hasretini ve Deniz'in kaybından sonra beni de kaybetmekten korktuğunu anlatıyordu. Önüme gelen yemekle bakışmamız son bulmuştu hasret, özlem, kızgınlık ve kırgınlık her şeye ara vermiş olmuştuk. Gözlerim tabağa kaydığında Deniz'in en sevdiği yemeği yapmıştı Elmas teyze. Gözlerim bu defa onun yokluğu için dolmuştu başımı sola çevirdiğimde yoktu orada kabul etmek zor olsada artık yoktu yanımda. Şimdi burada olsaydı da ikinci tabağı isteseydi bende dalga geçseydim keşke, gözlerimden inen yaşla bir kaşık yemekten almam bir oldu, onun için de yiyordum bu yemeği, tabağım bittiğin de beni izliyorlardı her lokmamda inen göz yaşlarım onlarıda yaralamıştı belli ki, sesim titreyerek bir tabak daha istemiştim Elmas teyzeden. Önüme tabağı indirdiğin de belli etmesede o da ağlıyordu.

Aşkın kadife hali (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin