28. Bölüm

15.7K 468 43
                                    


Arkadaşlar öncelikle şunu söylemek istiyorum. Afranın mutluluğunu istiyor olabilirsiniz fakat benim kurgumda Afra intihar eşiğinde. Tabi ki yorumlarınız çok değerliler normal düzeyde gelen yorumlara hiç bir sözüm yok benim yazdığım olayın başka şekilde olmasını istemişsiniz ve dile getirmişsiniz. Fakat bir kaç mesaj aldım. O mesajları yazan insanlara ithafen söylüyorum bu benim kurgum eğer başka şekilde istiyorsan bunu sen yaz bende gelip okuyayım ama şuan benim yazdığım hikayedeysen bana saygı duymalısın hakaret etmek yerine.








Gözlerim karardı. Bacaklarım titredi. Kalp atışlarım bulunduğum durumla hızlandı.

İşte son nefes. Ciğerlerime doldu. Ah ne çok isterdim. Ciğerlerimdeki son nefesin kardelen ve İnançın kokusuyla olmasını. Ayaklarım tutmadı bir ayağım uçurumun diğer tarafında iken gözlerimin kararması arttı. Burnumdan gelen bir sıvı dudaklarımın arasından süzülürken tadını hissettim. Kan tadı.

Yere yığılırken tek hisettiğim göğsümün hemen altında ki iri eller oldu. Ne yani bu eller yüzünden ölmeyi de mi beceremeyecektim?

***

Gözlerim yavaş yavaş açılırken beni döver gibi gözlerime vuran ışık elimi gözlerime siper etmeme sebep oldu. Bir aletten çıkan sesler. Gözlerim ışığa alıştığında ellerimi gözlerimden çekip etrafı taradım. Beyaz bir oda. Başımda birden çok alet. Ve bir adam. Yanımdaki tekli koltukta başı arkaya düşmüş uyuyan Aykut doktor. Ama hastane kontrolüne geldiğim de gördüğümün aksine üzerinde üniforma değil günlük kıyafetler vardı. Boğazımdaki acının gitmesini hedefleyerek başımdaki masada duran bir bardak suyu içtim.

Hemşire çağırmak için olan butona bastığımda 3 dakika içerisinde kapı hızlı bir şekilde açıldı ve içeriye telaşlı bir şekilde 2 hemşire 1 doktor girdi. Etrafa şaşkın şaşkın bakıyorlardı.

"Afra hanım birşey oldu sandık. problem ne?"

Aykut Bey çıkan seslerden olsa gerek gözlerni araladı.

"Neden buradayım" cızırtılı çıkan sesimle sorduğumda Aykut Bey

"Siz çıkabilirsiniz ben hallederim"

doktor ve hemşireler başlarını sallayıp çıktığında soran gözlerle Aykut Beye döndüm

"Neden intihar etmeye kalktın Afra?"

"Sorduğum sorunun cevabının bu olduğunu sanmıyorum."

"Uçurumun kenarında bayıldın. Bende rahatlamak için oraya gitmiştim. Seni orada görünce sana yaklaştım. Bir kaç kere seslendim ama duymadın. İyice uç tarafa geçince hemen arkana gelmiştim ki bayıldın. uçurumdan aşağıya doğru düşecektin az kalsın Afra."

"Onu amaçlamıştım zaten!"

Kızgın ses tonuyla söylediğim şeye kaşlarını çatarak cevap verdi.

"Henüz yirmilerinde bir kadınsın 2 çocuğun var.
Güzel bir mesleğin var. Geçim derdin yok. Şuan önindeki tek zorluk hastalığın. Yirmilerindesin Afra. Yirmi. Kusura bakma ama hayat senin için yeni başladı ve iki çocuğun var henüz hayatın başında seni orda ölüme bırakamazdım"

Ses tonunu ykselterek söylediği cümleler boğazımın düğümlenmesine sebep olmuştu. Zaten çok nadir zamanlarda aklımın derinlerine gidip biraz beni benimle baş başa bırakıyorlardı. Onuda bu doktor bozmuştu. Sahi ne yapıyorlardı şimdi?

Gözlerimin dolduğunu hissettiğim için bakışlarımı Aykut Doktorun gözlerinden çekip ellerime çevirdim. Çocuk sahibi olduğumu hastahane dosyasından görmüş olmalıydı.

Sesimin titremesini umursamadan konuşmaya başladım.
"19,20 yaşlarımda töre diye manyak bişeyle evlendirildim. Evlendiğim günlerde hep kocamdan dayak yedim. Bir gün hamile olduğumu öğrendim ve biliyomusun doktor hamile olmama rağmen dövdü beni. Daha küçücüktüm zaten ksrnımda iki bebek vücudumda morluklarla dolaşıyordum. Sonra birgün çekti gitti. Hamilelik dönemimde kapana kısılmış gibiydim. Bebeklerimin ilk yaş gününde geldi. Gelmez olsaydı."

Gözleirmden akan yaşları elimin tersiyle sildikten sonra cümleme devam ettim.

"Yanında bir kadın kuma getirmiş. Kadın bebeklerimden birini merdivenden itti. Kızımın tiz çığlığı hala kulağımda yankılanıyor doktor."

Gözlerimi ona çevirdiğimde ağzını açmış beni dimliyordu.

"Sonra ne oldu biliyormusun hastanede bayıldım gözlerimi açtığımda ne oğlum ne kızım ne o vardı. Alıp gitmiş çocuklarımı doktor. 2 yıldır miniklerimin kokusuna hasretim. Onları bulucam dedim güç topladım sonra ne öğreneyim kansermişim!"

"Söylesene doktor hayat 20 li yaşlarımda olmama baktımı ben tüm bunları yaşarken? Adil olan yer neresi?"

Gözlerimdeki yaşları sildikten sonra omuzlarımı diktim. Klasik Afra pozu verdim. Güçlü Kadın pozu.

"Tedavi falan istemiyorum gideceğim!"

Ayağa kalkıp bana doğru yürümeye başladı. Koluma bağlı olan serumu ve diğer boruları üzerimden çıkarttıktan sonra

"Çıkış işlemlerini yaparsın"

dedi ve gitti.

Aykuttan

Odamda telefon kulağımda bir ileri bir geri gidip duruyordum.

sonunda karşı taraftan gelen sesle derin nefes verim.
"Kardeşim sen ne yaptın?"

"Hayırdır kardeşim ne yapmışım"

"Özür dilerim açıklamadım. Geçen gün hastaneye bir kadın geldi. İsmini sorduğumda bana karının ismi söyledi. Hasta bilgilerini kontrol ettim. Senin karın o Baran. Kanser olmuş kadın. Bunu söylediğimde çıktı gitti hastaneden o akşam bizim her zamanki yere gittim. Bir kadın uçuruma yürüyor. En ucuna gitti. Bedeni titriyor. Sanki bir rüzgar esse alıp götürecek kadını. Ayağının birini kaldırdı. Koşarak gittim. O sırada bayıldı. Az kalsın aşşağıya düşecekti. Yüzünü bir çevirdim. Afra.

Hastaneye getirdim. kendine geldiğinde bağırdım. Sen daha yirmilerindesin dedim. Tüm yaptıklarını anlattı Baran. Nasıl vicdanın kaldırıyor kardeşim. Rahat uyuyabilşyoekusun mesela. Çünkü ben o kadının gözlerine baktığımda senşnle olan arkadaşlığımdan utanıyorum."

Sessizlik. Bunun anlamını çok iyi biliyordum. Söylediklerim ona dokundu demekki düşünme süresi tanıdı kendine.

"Çovuklarla birlikte geliyorum Aykut o kadın bi yere gitmesin"

Rakatlamış bir ses tonuyla

"En doğrusunu buydu kardeşim" dedim.

En doğrusunu yapıyordu. Afranın gözlerindeki o mutluluk tamelerini görmek için koşarak onun olduğu odaya ilerledim.

Oda boştu. Bu kadar hızlı gitmiş olamazdı değil mi?

Tuvalet kapısını bir umut iki kere çaldıktan sonra bir süre bekledim. Ses yoktu kapıyı hızla açtığımda içerisi boştu.

Sırtımı duvara yaslayıp aşşağıya doğru kaydım. Ellerimle başımın iki yanını tuttuktan sonra fısıldadım.

"Çocuklarına kavuşacaktın Afra, neden gittin?"

ZİNDAN -bir töre hikayesi-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin