-3.Bölüm-

266 96 1
                                    

Karanlık bir odada açtım gözlerimi. Akşam olduğunu perdesi olmayan camdan anlamıştım. Yavaşça doğruldum. Neredeydim ben böyle. Yorgun bedenimi yataktan kaldırırken kapıya doğru yürümeye başladım. Kapıyı açtığımda koridorda ki ışık gözümü almıştı. Biraz ilerledim ve nerede olduğumu anlamaya çalışırken bir kadın kolumdan tutup beni odaya sürüklemeye basladı. " Bırak beni ya bırak." " Ne işin var senin burada , yürü hadi yürü." Odaya girip kapıyı kapattığında beni yatağa fırlattı. Ben ağlarken o konuşmaya başladı. " Burada öyle elini kolunu sallayarak gezemezsin. " " Sen kimsin ya." dedim ağlamaklı ses tonuyla. " Ben Zehra " derken sözünü kestim. Ayağı kalkarak " Beni süslucek olan o fahişe sensin demek."
Kadın sakin tavırlarıyla beni çileden çıkarıyordu. " Sakın buradan kaçmaya çalışma , o Rıza denen adam seni bulduğu yerde öldürür. Senide çok beğenmiş ve bu akşam masalara senin bakmanı istiyor. " dedi.
Sinirden dişlerimi sıkarken o " hadi otur şuraya da anlat bana nasıl düştün buraya." dedi. Cevap vermedim hepsinden nefret ediyordum. " Nolur bana yardım et. Burdan gitmek istiyorum. Lütfen.." Kadın soruma soruyla cevap verdi. " Kaç yaşındasın sen? " Bana yardım etmeyeceğini anlayıp daha da sinirlenmeye başladım. Bacaklarımı karnıma çekerek yatakta oturmaya başladım. Kadın yerdeki parkelere dalıp giderken bende onu süzüyordum. 30' lu yaşlarında dar ve mini bir elbise giymiş iğrenç gözüken birinin tekiydi. Karşımda bir süre oturduktan sonra kalktı ve kapıya doğru yürüdü. Arkasından ; " Şey.. bakar mısın ? "
" Adım Zehra."
" Her neyse. Ben çok acıktım ve tansiyonum düşüyor."
Dedim yorgun yüz ifademle.
" Tamam. Yiyecek bir şeyler yollarım. Kendini çabuk toparla. 1 saate hazırlanman için tekrar gelicem." dedi ve dışarı çıkıp kapıyı sert bir şekilde kapattı. Bir yolunu bulup buradan kaçmam gerekiyordu. Ben üniversiteyi 2 yıl çalışıp bu sene zar zor kazanmıştım. Okuyacaktım ben. Şimdi resmen kötü yola düşmüştüm. Ben bunları düşünürken kapı açıldı ve içeri 15 yaşlarında elinde tepsi ile esmer bir çocuk girdi. Elindeki tepsiyi yatağın üstüne bıraktı ve açık olan kapıya doğru ilerlerken arkasından
" Pişt " dedim. Arkasını döndü ve elini çabuk söyle dermişcesine salladı. Bende umut dolu gozlerimle
" Telefonun var mı ? Birini aramam gerekte.." dedim. " Zehra ablaya sormam lazım." dedi. " Başlatma Zehra ablandan. Bende artık burada çalışıyorum ve istediğimi yaparım." dedim çocuğu dövecekmişcesine ayağa fırlayarak. " Bende yok. Ama koridorun ilerisinde sağda Uraz abinin odası var. Oradan arayabilirsin." " O kim?" " Patronun oğlu." " Tamam sen çıkabilirsin."
Baba oğul bu işteler demek. Pislik herifler. Hepsinin canı cehenneme. Biraz güç ve enerji toplayabilmek için hızlıca tabağımdaki makarna ve köfteleri yemeye başladım. Karnımı doyurduğumda yavaşça kapıyı açtım. İki kız gülerek geçiyordu. Hızlıca kapıyı kapattım. Birkaç saniye bekleyip tekrar açtım. Kimse yoktu. Çocuğun tarif ettiği odaya doğru hızlı adımlarla yürüdüm. Odaya girdiğimde kalp atışlarım hızlanmaya başladı. Masanın üstündeki telefona koştum hemen. Numarayı hatirlamaya çalıştım kulağımda tuttuğum telefonu sıkıca kavrarken. İnsan en iyi arkadaşının numarasını nasıl ezberlemez. Off..Aptal Simay. 0535 272.... hadi Simay hadi , hatırla. Lanet olası numaranın sonu bir türlü aklıma gelmiyordu. Ben numarayı hatirlamakla cebelleşirken kalp atışlarımın sesi açılan kapının sesini bastırıyordu.
" Hasiktir."

BUZ MAVİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin