Dizlerinin üstüne çöküp yere yığıldı bir anda. Perişan gözüküyordu. İki elini başının arasına koyup ağlamaya başladı.
" Yetişemedim. Onu kurtaramadım. O , o iğrenç adamın bedenine maruz kaldı. Yardım istedi. Bağırdı ama ben yetişemedim. Ben dünyanın en aptal çocuğuyum. " diyip kafasına vurmaya başladı. O hep çok sert ve çok katı bir adamdı. Onu ilk defa böyle görüyordum.
" Kendini suçlama. Senin bir suçun yok. Biz geldiğimizde zaten..."
dedim ve konuşamadım. Yerini sessiz hıçkırıklara bıraktı. Ağlamaları şiddetlenince ona doğru yürüyüp yavaşça yanına oturdum.
" Anlamadığım neden bu kadar ağlıyorsun. Bir an senin annen zannetmeye başlayacağım." Dedim sakın ses tonuyla. Ağlayarak konuşmaya başladı :
" O babam olacak şerefsiz adam anneme aynen böyle yapmış. Ona zorla tecavüz etmiş. Sonra annem bana hamile kalmış. Defalarca öldürmek istemiş beni ölmemişim. En sonunda kendini asmış ve ben hala yaşıyormuşum. Şimdide o kadını öyle yerde görünce..." dedi ağlaması şiddetlenmeye başlayarak.
" Aklıma annem geldi Simay. Annemi gördüm yerde. Kurtar beni dedi. Kurtar..."
Şaşkınlıkla dolan gözlerimden yaşlar boşalırken kafasını göğsüme yasladım. Sımsıkı sarıldı belime.
" Sana bunları niye anlatıyorum bilmiyorum ama.." dedi kafasını göğsüme dahada gömerek.
" Annemden kalan iki parça hiç yıkanmamış kiyafet , ve sen... Annem gibi kokuyorsun Simay. " dedi belimi kırarcasına sarılarak. Kendimi daha fazla tutamayıp bende bağıra bağıra ağlamaya başladım. Sonra kulağına fısıldadım :
" Her anneni özlediğinde bana sarıl olur mu ? "
Yaklaşık on dakika yerde öylece oturduk. Ambulans ve polis geldi. Hemen kadına koştular. Bir yaralı daha var dedim gözümle az ileriyi işaret ederek. İkiside gelen iki ambulansa taşınıp hızlıca gittiler. İki polis bize doğru yaklaştı.
" Bayan. İfadelerinizi almamız gerek. Bizimle karakola kadar geleceksiniz." dedi.
" Tamam " dedim sessizce.
" Uraz ? " dedim yavaşça kulağına eğilerek. Gözlerini kapatmış , göz yaşları yüzünde kurumuş tepki dahi vermiyordu. Kafasını yavaşça göğsümden uzaklaştırırken gözlerini açıp bana baktı.
" Kan çanağına dönmüş buz mavisi gözlerin korkunç görünüyor." dedi. Gülümsedim.
" Hadi kalk. " diyerek kolundan tutup polis arabasına doğru ağır adımlarla yürüdük. Arabaya bindiğimizde polislerden biri sürücü koltuğunda diğeride yanında oturuyordu. Bizde Urazla arkada oturuyorduk. Burnu kıpkırmızı , elleri buz gibi ve titriyordu.
" Üşüdün mü ? " dedim. On saniye gözlerimin içine bakıp kafasını çevirdi ve cama yasladı. Bende yanında olduğumu hissettirmek için omzuna yattım. Buz gibi olan ellerini buz gibi olan ellerimle ısıtmaya başladım. Sanki o benim ellerimi ısıtırmışcasına sıkıca sarmaya başladı. Annesine muhtaç bir bebek gibi. Arkasına dönüp bize bakan polisle göz göze geldim. Utancımdan kızarsamda belli etmeyip gözlerimi kapattım. Kısa bir süre sonra geldiğimizin bilincine vararak açtım gözlerimi. Araba çoktan durmuş , polis kapıyı açmış bizim çıkmamızı bekliyordu. Urazın elinden tutup yavaşça indik arabadan. Elini bırakıp koluna girdim ve karakola doğru yürümeye başladık. İçeri girdiğimizde sorulan bütün sorulara ben cevap vermiştim.
" O saatte orada ne işiniz vardı. İlk farkeden kimdi. Üstündeki elbise ne ? Nereden geliyordunuz ? Falan , filan..."
" Partiden geliyorduk yalanıyla başlayıp , ormandan sonraki olayları tüm gerçekliğiyle anlattım. Karşımda oturan Uraz gözlerini yere dikmiş öylece bakıyordu. O aslında güçlü , sert , katı ve sinirli gibi görünüp içinde küçük bir çocuk yatan mükemmel bir insandı. İçine diri diri gömdüğü o çocuğun kalbi bugün atmaya başlamıştı. Ben ona bakıp düşüncelere dalarken komiser bey :
" Eşinizin nesi var ? " Dedi. Uraza baktığımda oda bana bakıyordu. Polise dönüp :
" İşimiz bittiyse artık cikabilir miyiz? "
Dedi bütün ciddiyetiyle. İşte Shrek geri gelmişti. O ses tonu , o mimik , bizim Shrekti işte. Polisin uzattığı evrakları imzalayıp hızlı hızlı uzaklaştık oradan. Dışarı çıktığımızda çok fazla kalabalık etraf insan kaynıyordu. Beni baştan aşağı süzüp :
" Bir an önce üstüne başına birşeyler alalım yoksa birazdan katil olucam." Dedi yanımdan geçen adamın yüzüne bakarak. Biraz ilerleyince önümüze çıkan ilk büyük mağazaya girip elime ne geldiyse geçirdim hemen üstüme. Kot bir Jean üstüne kırmızı beyaz bir kazak ve altına bir spor ayakkabı. İşte ben buydum. Çalışan kızdan istediğim lastik tokayla kabinin aynasından saçlarımı toplayıp dağınık bir topuz yaptım. O iğrenç elbise ve ayakkabıları elime tutuşturup çıktım kabinden. Uraz bana bakıp en içtenliğiyle gülümseyerek :
" Böyle daha güzelsin." dedi.
" Biliyorum." dedim bende gülerek. Kasada hızlıca ödeme yaparken yerdeki çöp kovasına elbiseyi ve ayakkabıları attım. Kurtulmuştum şunlardan. Sevinçle uraza bakarken çıktık dükkandan. İkimizde bugün yaşadığımız olaydan dolayı çok fazla durgunduk. Boş boş yürüdük sadece. Birden durup bana baktı.
" Artık ayrılma zamanı geldi ha " dedi gülerek.
" Bence de . Doğru olan bu zaten " dedim. Mesafeli bir şekilde sarılarak hemen geri çekildik.
" Ama benim bavulum orada kaldı." Dedim üzülerek.
" Bende oraya gidiyorum zaten. Sende gel alıp gidersin bavulunu."
" Tamam."
Durdurduğu taksiye binip bidaha o hiç gitmek istemeyeceğim igrenc yere doğru gitmeye başladık. Dakikalar sonra araba durdu. Kalp atışlarım yine çok fazla hızlanmaya başlamıştı.
" Korkma. Seni içeri sokmayacağım. Kapıda bekle beni tamam mı " dedi elini bacağımın üstüne bastırarak. İndiğimizde hızlıca içeri girdi ve tırnaklarımı kemirerek kapıda beklemeye başladım. İçeriden gelen bağırış sesleriyle kapıya doğru çevirdim kafamı. Daha fazla dayanamayıp içeri attım kendimi. Az ileride Uraza acımasızca vuran Rıza şerefsizi vardı.
" Yapma " diyerek yerde yatan Uraza doğru koşmaya başladım. Uraz sinirle:
" Çık burdan Simay " dedi.
" Hayır." Dedim bağırarak. " Seni böyle burada bırakamam."
Rızanın birden kolumdan tutup havaya kaldırmasıyla irkildim.
" Bırak beni adı herif."
Gündüz olduğu için etrafta kimse yoktu. Ben rızanın tuttuğu kolumu tutarak acıyla inlerken zehra öbür kolumdan tuttuğu gibi kendine çevirerek dışarı çıkardı beni. Kapıdaki bavulumu göstererek :
" Ya şimdi kaçar gidersin yada ömür boyu burdan çıkamazsın." Dedi.
" Ama Uraz." dedim ağlayarak.
" Bak Simay. Ben küçük patronu ilk defa bir kız için babasına karşı geldiğini gördüm. Belli ki sana karşı hisleri var. Siz olamazsınız. Rıza buna asla izin vermez. Şimdi bin şu taksiye ve kaç kurtul. Ben parasını verdim , seni istedigin yere bırakacak." dedi kolumdan tutarak. Ben donmuş ve şoka girmiş bir şekilde öylece yere bakarken , akan gözyaşımın sıcaklığı yüzümdeki buzları eritmeye yetmiyordu. Taksici bavulu bagaja yerleştirirken ellerim benden bağımsız kapıyı açtı ve ruhsuz bir şekilde öylece oturdum. Taksici gelirken kapımı kapattı ve dümdüz sürmeye başladı.
" Nereye gidiyoruz ? "
" En yakın telefoncuya."
" Burası " diyerek gösterdiği yere baktım. Taksiden inip hızlıca bagajdan bavulumu açıp yengemin bana verdiği parayı aldım. Telefoncuya girdiğimde paranın yettiği kadar dokunmatik bir telefon ve hat alıp çıktım. Taksiye bindiğimde Melisin evini tarif edip kafamı cama yaslayıp urazı düşünmeye başladım.Keyifli Okumalar
Votelerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum arkadaşlar.
Sizi seviyorum..💓🙏

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ MAVİSİ
Novela Juvenil"Shrek " hikayesini hepimiz biliriz. Shrek ve Fiona. Çizgi filmlerin en iyi çiftleridir onlar. İşte bu hikayedeki çiftimiz Simay ve Uraz. Peki bu hikayenin sonu ne mi olacak ? Hep birlikte yaşayıp görelim.