0.4

356 106 38
                                    

  Young Jae, sabah uyandığında, koltukta üstü açık uyuyan Jackson'ın üstünü örtüp daireden çıktı. Dışarıdaki soğuk ile ajusshi'nin kıyafetlerinin üzerine geçirdiği montuna sarıldı.

Saat: 07.49'du.

Sabah ayazından dolayı, verdiği nefesle ağzından çıkan buhar bir oldu. Son bahar yarılanmıştı. Kış gerçekten geliyordu.

Boş sokağın ortasında yürürken yerde giden ayaklarını izledi. Bir süre sonra donan ellerini cebinin içinde yumruk haline getirdi.

Başını kaldırmasıyla kendisine doğru gelen biraz uzun boylu birisini gördü. Kapüşonlusunu başına geçirmiş, ellerini cebine sokmuş yere bakarak yürümeye devam ediyordu.

Young Jae, adımlarını yavaşlattı. Karşısındaki kafasını kaldırdığında göz göze geldiler.

Jung Dae Hyun.

İkisi de aynı anda adımlarını sonlandırdıklarında aralarında yaklaşık iki buçuk metre vardı.

Dae Hyun, uzun süre ona baktı.

"Tarzın..." dedi ve gülümsedi. "Yaşlı."

Young Jae, gözlerini devirdi ve cebindeki ellerini çıkardı.

"Ne işin var burada?"

"Evime gidiyorum. Adresimi biliyor olman lazım. Kiralık katil değil misin?"

Young Jae sinirle ona baktı. "Ben kiralık katil değilim."

"Beni öldürmek için tutulmadın mı? İşinde yeni olduğunu bu kadar belli etme."

"Ben kiralık katil değilim, dedim. Bana sunulan ikinci seçenektin."

Dae Hyun'un yüzü bir anda ciddileşti. "Birinci seçeneğin neydi de bir insanı öldürmeyi tercih ettin?"

Young Jae sertçe yutkundu. "Bugün insan öldüresim yok. Rahat uyu." dedi ve yolunda yürümeye devam etti.

Dae Hyun, gözlerini ondan çekmezken, Young Jae, onun hizasında durdu.

"Bir şey soracağım." diye fısıldadı Young Jae ona bakmadan. Dae Hyun ise kafasını çevirip kendinden biraz kısa olan çocuğa baktı.

"Nasıl anladın?"

"Belindeki dövmeyi gördüm." dedi Dae Hyun. "Bir kod gibiydi. Bende tahmin yürüttüm. Sen ise kendini ifşa ettin."

Young Jae dönüp ona baktı. Gözleri buluştuğunda hemen kafasını tekrar çevirdi ve yürümeye devam etti.

.

Bir hafta boyunca Young Jae, ne evden çıkmıştı ne de eve birisini almıştı. Jae Bum'un aramalarını reddetmekten bıkmış, telefonu direk kapatmıştı.

Her kapı çaldığında sadece delikten bakıyordu. Gelenlerin yüzde doksanı Jae Bum oluyordu. Artık kapının belirli aralıklarla çalmasına alışmış, tepki vermiyordu.

Kendince Jung Dae Hyun hakkında bilgi toparladı. Geçen gittiği bar ve yanındaki otel onundu. Ülke zenginlerine aday olmasına rağmen bir serseri gibi geziniyordu.

Acaba Jae bum, neden onun ölmesini istiyor?

Hazırladığı belgeleri kendi yazıcısından çıkardı ve dosyaladı.

Yedi günün sonunda telefonunu açıp Jin Young'u aradı.

"Young Jae?" diye fısıldadı Jin Young.

"Lütfen, ben olduğumu belli etme."

"Bir saniye bekle." dedi ve Young Jae'yi beklemeye aldı.

6Q99 | DAEJAEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin