Young Jae, arabada Dae Hyun'un omzunda uyuyakalmıştı. Dae Hyun, uyurken minicik bir çocuğa dönen Young Jae'yi izliyordu. Elleri kenetlenmişti.
Ne düşündüğünü, ne olduğunu merak ediyordu. Kafasına buyruk birisi olduğu için de düşüncelerini ona anlatmadan bir şeyler yapmasından korkuyordu. Derin bir nefes verip dışarıyı izlemeye başladı.
"O iyi mi?"
Yong Guk'un sorusuyla ona döndü Dae Hyun. "Bilmiyorum." derken başını olumsuzca salladı.
"Aranızda bir şey mi oldu peki? Gayet iyi görünüyordunuz."
"Lanet olsun." diye mırıldandı Dae Hyun. "Gayet iyiydik. Sadece tuvalete gittiğinde ayrıldık. Tuvalette bir şey mi oldu acaba?"
"Araştırmamı ister misin?" diye sorarken Yong Guk, uyuyan Young Jae'ye baktı.
"Teşekkür ederim, hyung."
Yong Guk, önemli değil der gibi gülümseyip başını olumsuz bir şekilde salladı.
.
Young Jae uyandığında arkasındaki sıcaklığı hissetti. Esnerken hafifçe döndü ve yarı çıplak olan Dae Hyun'un ona sarıldığını gördü. Kendisinin de üstü yoktu ama pantolonu duruyordu. Genleşirken Dae Hyun ona daha sıkı bir şekilde sarıldı.
Biraz daha uyusam güzel olur.
Yüz üstü yattı ve Dae Hyun'un ona daha rahat sarılmasını sağladı. Hafifçe gülümseyip gözlerini kapattı.
Young Jae'nin tekrar uyumasının üstünden bir saat geçtiğinde, belinde hissettiği ıslak dudaklarla gözlerini açtı. Dönmeye niyetlendiğinde, Dae Hyun ona izin vermedi.
"Ya! Napıyorsun sabah sabah?"
Dae Hyun, aynı yeri tekrar öptükten sonra "Acını alıyorum." diye fısıldadı.
Young Jae gözlerini kırpıştırdı. Dövmesinin olduğu yerdi.
"İğne çok acıtmamıştı, Dae Hyun. Önemli değil."
"İğnenin çok acıtmadığını zaten biliyorum. Bunu taşımaya başladığından beri daha çok acı çektiğini biliyorum." dedi ve tekrar öptü. "Birazını ben taşıyabilirim."
Young Jae dolan gözlerini kırpıştırdı. dudaklarını birbirine bastırdı. "Delirdin mi?" diyerek döndü ve onunla yüz yüze gelirken oturur konuma geldi.
"Delirmiş gibi mi duruyorum?"
"Bana hiç bahsetmedin ama senin de büyük acıların var. Buna eminim. Onları ne yapacağız?" dedi Young Jae onun yüzünü incelerken.
"Hiç sormadın ki bahsedeyim." dedi Dae Hyun hafif bir gülümsemeyle.
"Sormam mı gerek?" diye mırıldanıp somurttu Young Jae. Sonra da yüzünü çevirdi, kollarını göğsünde birleştirdi.
"Şundan kurtulalım, her şeyi anlatacağım."
"Neden sonra?"
"Tonlarca uğraşacak şeyimiz var. Bir de benim geçmişime kafa yorma." dedi Dae Hyun kendi saçlarını karıştırırken.
"Belki çıkış anahtarımız senin geçmişindedir. Bunu düşündün mü Dae Hyun?"
Young Jae'nin ciddiliği Dae Hyun'un dikkatini çekmişti. Hafifçe gülümsedi. "Her gün."
Young Jae duyduğu cevapla ona baktıktan sonra başını eğdi. Bir süre sonra belinde hissettiği sıcak elle irkildi. "Ne yapıyorsun yine?" diye mızmızlanırken ondan uzaklaşmak için çabalıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
6Q99 | DAEJAE
FanfictionTitreyen elini umursamadan silahı tekrar ona doğrulttu. "Ölmek mi istiyorsun? Sana kaç dedim!" Kendisine bakan silahı umursamadan çocuğa yaklaştı. Silah tutan elini kavradı ve silahı kendi göğsüne bastırdı. "Sen öldüreceksen, evet." "Benimle dalga...