Merhaba! Merhaba! Daehyun'un doğum günü hatrına bölümü tamamladım ve paylaşayım dedim. Size mükemmel bir müjdem var. Bu hafta sınavım bitiyor ve ben yazın full kendimi hikayeye adayacağım. Yani haftada en az bir bölüm gelecek, bilginize. Her ne kadar bu hikayeyi boşlasam da durmadan vote ve okunmalar artmış. Taglerde özellikle "daehyun" taginde bir numarayız. İlginiz için çok teşekkür ederim. Lütfen vote ve yorumu unutmayın. Sizleri seviyorum. :3
Jae Bum, deri koltuğunda oturup viskisini yudumlarken duman içinde kalmış odayı izledi. Gözlerini yumarken kapı tıklatılarak açıldı.
Jin Young, odaya girdiği anda elini yelpaze gibi kullanıp dumanları yüzünden uzaklaştırdı.
"Burada nasıl nefes alıyorsun?" diye sorarken koltuğa yürüdü ve yanına oturdu.
"Aşık olmuş." diye mırıldandı Jae Bum. "Öldür dediğim adama hem de."
"Ona bu görevi verdiğin an onu kaybettin zaten, Jae Bum." dedi Jin Young. "Artık onu rahat bırak. Ha? Ne dersin?"
Jae Bum ona döndü. "Bu kadar acımasız olmak zorunda mısın?" diye sordu. Jin Young sırıttı. "Aynı şeyi ben de sana soracaktım. Bu kadar acımasız olmak zorunda mısın? İnsanları kendinden nefret ettiriyorsun."
"Benden nefret mi ediyorsun?" derken boş bardağını sehpaya bıraktı ve onunla göz temasına geçti.
"Ben insanım demedim ki." diye cevap verdi Jin Young. "Senden nefret edebileceğimi sanmıyorum."
Jae Bum sırıttı. "Büyük konuşma, Jin Young."
"Onunlayken bile senden nefret etmedim, Jae Bum."
"Bugün birlikte içelim mi?"
.
"Birden Jae Bum'dan kaçmak yerine ona gitmeyi planladın. Sonunu hiç düşündün mü? Ya seni öldürüp kapımın önüne koyarsa? Ne yapmamı istersin?" Dae Hyun soru sorarken gözlerini yoldan ayırmadı. Yong Guk ve diğerlerine Filipinler planının iptal sebebini söylememişlerdi. Onlar da sık boğaz edip sormamışlardı. Konu değişsin diye Him Chan onların eline bir alışveriş listesi tutuşturmuş ve markete göndermişti.
"Bak zaten yeterince korkuyorum. Bana saçma sapan varsayımlarda bulunup beni germe."
"Neyden korkuyorsun? Alo? Ben varım burada, Im Jae Bum senin kılına bile zarar veremez." dedi Dae Hyun kısa bir süre gözlerini yoldan çekip Young Jae'ye yöneltti. "Artık." diye ekledi.
Young Jae ona baktı. "Korktuğum şey Jae Bum'un bana bir şey yapması değil."
"Ne o zaman?"
"Sen."
Dae Hyun aniden kafasını ona çevirdi. "Ne? Ben mi?"
"Sana bir şey olmasından korkuyorum."
Dae Hyun duyduklarıyla birlikte aniden arabayı yan tarafa çekti, Young Jae'yi izlemeye başladı.
"Ne yapıyorsun? Neden durdurdun arabayı?"
"Young Jae," dedi Dae Hyun. "benim olsana sen."
Young Jae, bir süre ona baktı. "Sus da yola devam et. Geç kalırsak Him Chan'ın dırdırlarını çekmek istemiyorum."
Dae Hyun kahkaha attı. "Ben yokken baya iyi tanımışsın bizimkileri." dedi ve arabayı sürmeye devam etti.
"Evet biraz. Sadece Jong Up. Onu tanımıyorum desem yeridir. Her gün dışarıda ve doğru dürüst bir sohbetimiz olmadı. Hep böyle soğuk mudur yoksa sadece bana karşı mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
6Q99 | DAEJAE
FanfictionTitreyen elini umursamadan silahı tekrar ona doğrulttu. "Ölmek mi istiyorsun? Sana kaç dedim!" Kendisine bakan silahı umursamadan çocuğa yaklaştı. Silah tutan elini kavradı ve silahı kendi göğsüne bastırdı. "Sen öldüreceksen, evet." "Benimle dalga...