Dae Hyun sabaha karşı uyandığında başında Yong Guk'u görünce afalladı. Etrafına bakındığında, annesinin evinde olduğunu fark etti.
Hafifçe öksürdü. Susuz kalmıştı. "Hyung?" dedi hırıltıyla.
Yong Guk hızla kalktı ve elinden tuttu. "Dae Hyun, uyandın. Nasılsın?"
Dae Hyun hafifçe yatakta kalkarken yaralı yerini tuttu. "Biraz su verir misin?"
"Elbette." dedi ve sandalyeden kalkıp su doldurdu. Ona doğru uzattı. Dae Hyun bardağı kafasına dikti. "O nerede?"
"Merdivenden düştüğünü biliyor musun?"
Dae Hyun kaşlarını çattı. "Ne?"
"Sanırım Jae Bum'dan kaçıyordu, merdivenden düşmüş. Umarım başına ağır bir darbe almamıştır. Hala uyuyor."
Dae Hyun, bacağını yavaşça yataktan aşağıya salladı. Temkinli bir şekilde kalkarken Yong Guk ona yardım etti.
"Hangi odada?" diye sordu yürümeye çalışırken. Yong Guk ona destek olurken yönlendirdi. "Misafir yatak odasında."
Odanın önüne geldiklerinde sürgülü kapı açıldı ve Dae Hyun tek başına girdi. Yalpalayarak yatağa doğru gitti, yan tarafa oturdu. Elini tuttu. Diğer eliyle yüzünü okşadı. "Young Jae..." diye mırıldanıp yavaşça eğildi. Yanağından öptü.
Young Jae bir süre mırıldanıp yan döndü. O an boynundaki morluğu gördü.
Şerefsiz.
Onu dürttü. "Young Jae, uyan."
Young Jae aniden kalktı. "Dae Hyun! Uyanmışsın." diyip ona sarıldı.
Dae Hyun canı yansa da sesini çıkarmadı. Onu özlemişti. "Ben iyiyim." dedi. "Sana ne oldu?"
"Merdivenden düşmüştüm. Hala her yerim ağrıyor." dedi hafifçe ondan ayrılarak.
"Boğazın?" diye sordu. "Jae Bum iti değil mi?"
"Onu bir güzel benzettim." dedi gülerek.
Dae Hyun ise eliyle boğazını okşadı. Yüzünün düştüğünü gören Young Jae elini tuttu. "Ben iyiyim. Asıl benim yüzümden yaralanan sensin. Neden beni arkana aldın?"
"O kurşunlardan biri senin saçına dahi çarpsaydı yemin ederim onu yaşatmazdım."
Young Jae onun yüzüne dikkatle baktı, gülümsedi. "Daha önce söylemedim, söylemeliydim." dedi ve yatakta ona daha da yaklaştı. "Aslında korktum. Hala da korkuyorum. Kaybetmekten."
Boynuna sarıldı ve kulağına fısıldadı: "Seni seviyorum, Dae Hyun."
Dae Hyun duyduğu şeyle şok oldu. Yüzü bir süre sonra yumuşadı ve gülümsedi. Kollarını onun beline sardı ve kendine iyice bastırdı.
Young Jae cevabını almıştı ama söz olarak bekliyordu. Pek belli etmedi.
"Seni seviyorum." diye mırıldandı kulağına hafifçe nefesini vererek. Young Jae'nin tüyleri diken diken oldu.
Dae Hyun ona çullandı ve üzerine hafifçe yattı. "Kudurma, dikişini patlatacaksın."
Dae Hyun kahkaha attı. "Kudurmayacağım. Sadece kokunu daha çok içime çekmek istiyorum."
Young Jae sesini çıkarmadan üstünde duran Dae Hyun'a sarılmaya devam etti.
"Yong Guk'u sen mi çağırdın?" diye sordu Dae Hyun kafasını hafifçe kaldırıp.
"Hayır. Yani evet yardım için aradığımda kapıyı açmamı söyledi. Bu evi çoktan biliyormuş. İyi ki de biliyormuş, kan kaybından ölebilirdin."
Dae Hyun, Young Jae'nin üstünde iyice yayılırken canı acımasın diye ikisi de tedirgindi.
Young Jae onun saçlarıyla oynamaya başladı. Gözlerini yumdu ve sadece onu hissetti.
"Sana söz vermişken asla yalnız bırakamazdım." dedi Dae Hyun.
Young Jae hafifçe esnedi. "Aferin sana."
Dae Hyun kollarıyla yataktan destek alıp hafifçe kalktı ve onunla burun burna geldi. "Seni öpebilir miyim?"
Young Jae gülümsedi ve dudaklarını birleştirdi. Kısa bir süre sonra ayrıldı. "Sormana gerek yok."
Dae Hyun kendini ona bastırıp dudaklarıyla dansa başladı. Young Jae sakince ona karşılık verirken boynuna sarıldı. Dae Hyun'un eli Young Jae'nin tişörtünden içeri girdi.
Young Jae irkilirken hafifçe inledi. Bu Dae Hyun'un hoşuna gitmişti. Elini daha da yukarı ilerletti. Göğüs ucuna geldiğinde uzun süre orada oyalandı. Dokunduğunda, vücudunun ona verdiği tepki paha biçilmezdi.
Biraz daha yukarı çıkmak için kendini çekecekken acıyla inledi. Young Jae'den dudaklarını ayırdı ve acı yüzünden kesik kesik nefes almaya başladı.
"Bana güzel bir karşılık verdiğinde hep bir sıkıntı çıkıyor." diye fısıldadı hafifçe kendini yana atarken. Young Jae ona yardım etti, canının yanmasını istemiyordu.
"Delireceğim." diye ekledi.
"Bunu düşünme. İyileş yeter."
"Yarın Yong Guk hyung seni doktora götürecek. İtiraz istemiyorum. Her şeyiyle kontrolden geçeceksin. Anlaştık mı?"
"Ama-"
"Hayır, Young Jae. Eğer sıkıntı varsa bu sonradan çıkarsa cidden bozuşuruz."
Young Jae bir şey demeden yatakta ona yanaştı ve üzerini örttü, göğsüne yattı.
"Şimdi uyusak olur mu? Ama yaralarına dikkat et." diye fısıldadı Young Jae.
"İyi geceler öpücüğü istiyorum."
Young Jae ona yanaşan Dae Hyun'un suratına elini koyup ittirdi. "Yeter artık."
"Çok fenasın."
.
Jin Young, hala uyuyan Jae Bum'un terlerini sildi. Jae Bum gözlerini açtığında hafifçe geri çekildi. Jae Bum bakışlarını asla ondan çekmeyip yatakta oturur konuma geldi. "Tamamıyla yalnızmışım."
Jin Young, elini hafifçe tuttuğunda o hızla elini çekti. "Asla senden beklemezdim. Sırtımdan bıçakladın."
Jin Young bakışlarını keskinleştirdi. "Ona zarar verseydin asla kendini affetmezdin, Jae Bum. Sadece sana yardımcı oldum."
"Sana güvenmiyorum."
"Jae Bum, artık onu tamamıyla kaybettin. Sevdiği adama zarar verdin. Onu unut artık."
"Onu öldürecektim zaten! Sen engel oldun!" diye bağırdı yüzüne doğru. Çok yakınlardı. Jin Young'un bakışları istemsizce dudaklarına indi. Hızlı bir atak yapıp dudaklarını birleştirdi.
Jae Bum şok olduğundan minik gözleri kocaman açıldı. Geri çekilecekken Jin Young onu belinden yakaladı ve kollarına hapsetti.
Bir süre sonra Jin Young gözlerini yumdu. Dudakları hareket etmiyordu ama tadı onu büyülemişti.
Cennet gibiydi.
Jae Bum biraz daha karşı koydu ama ondan kurtulamadı. Ona zarar verebilir ve hemen kurtulabilirdi fakat bunu hiç istemiyordu.
Hafifçe dudaklarını araladı ve onun hareketi için yer açtı. İşte bu sefer şok olan Jin Young'du. Gözlerini hafifçe açtı, ona baktı. Gözleri kapalıydı. O huzurlu muydu?
Biraz daha onu kendine çekti ve dilini onun ağzında dans ettirmeye başladı.
Yavaşça Jae Bum'dan karşılık aldığında neredeyse ağlayacaktı.
Sanırım bugün onun mutluluğun zirvesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
6Q99 | DAEJAE
FanfictionTitreyen elini umursamadan silahı tekrar ona doğrulttu. "Ölmek mi istiyorsun? Sana kaç dedim!" Kendisine bakan silahı umursamadan çocuğa yaklaştı. Silah tutan elini kavradı ve silahı kendi göğsüne bastırdı. "Sen öldüreceksen, evet." "Benimle dalga...