Young Jae suyun içinde vücudunu kasmaktan ve titremekten yorulmuştu bu yüzden Dae Hyun'a yaslandı.
Vücudunun rahatlamaya başladığını hissetti. Gözlerini yumdu. "Senden nefret etmiyorum."
Elbette ondan nefret etmiyordu. Aralarındaki ilişkinin tam olarak ne olduğunu bilmese de sahip olduğu tek şey Dae Hyun'muş gibi hissediyordu. Halbuki başta onu öldürmesi gerekiyordu. Kendisini ikinci bir insanı öldürmek için hazırlamıştı. Gözünü kırpmadan bunu yapacaktı. Tabii karşısındaki Dae Hyun'dan farklı birisi olsaydı.
Onda farklı bir şey vardı. Onunlayken farklı hissediyordu. Canlıymış gibi, yaşıyormuş gibi hissettirmesiydi sanırım onu Dae Hyun'a bağlayan. Ufacık cümleleri bu bağı kuvvetlendirmiş, ona karşı olan samimi tavırları bu bağı somutlaştırmıştı.
Küçüklüğünden beri en ufak sevgi görmemişti. Tamam Bay Im ona gerçek oğlu gibi baksa da bir gün mutlaka bunun son bulacağını en başından beri biliyordu. Onun için her şey sahte ve kısa sürelikti. Babasını özlemiyor, onu öldürdüğü için zerre pişmanlık duymuyordu. Annesini zaten hatırlamıyordu. Hatırlasaydı, biraz olsun anne sevgisini tadabilseydi çoğu şeyin farklı olacağına emindi.
Im Jae Bum'un sevgisinin gerçekliğine inanmıyordu. Tabii bu onun için farklı bir hayal kırıklığıydı. Dae Hyun'dan önce kendini eve kapatıp birkaç ay sonra evinde ölü bulunmayı umut ediyordu. Şimdi ise Dae Hyun ona "özgür" olmak istediğini hatırlatıyor ve içini mükemmel bir hırs kaplıyordu.
"Ne düşünüyorsun?" diye fısıldadı Dae Hyun. Bileklerini bıraksa da ona sarılmaktan vazgeçmemişti. Young Jae yavaşça gözlerini açtı.
"Karnımın acıktığını düşünüyordum."
"Yalancı."
"Seni başta öldürseydim acaba özgürlüğüme gerçekten kavuşabilir miydim?" diye sordu Young Jae. Sanki başkaları varmış da kimse duymasın diye fısıldayarak konuşuyorlardı.
"Denemek istersen," diye fısıldadı Dae Hyun. "karşılık vermeyeceğim."
Young Jae yaslanmayı kesip ona döndü. Gözleri birleştiğinde uzun süre birbirlerine baktılar.
"Ciddiyim." dedi Dae Hyun. "Bana güvenmeni, seni özgürlüğüne kavuşturacağımı söylemiştim fakat bir halta yaramadığımı fark ettim. Karşılık vermeyeceğim fakat canımı acıtma."
Young Jae sinirle Dae Hyun'un karnına yumruk attı. "Bu kadar çabuk pes etmesi gereken birisi varsa o benim, sen değil gerizekalı!"
Dae Hyun acıyla inlerken karnını tuttu.
"Ulan..." diye mırıldandı Dae Hyun. "Ateşin düştü herhalde senin?"
Young Jae başını salladı. "Sanırım." dedikten sonra küvetin su giderini açtı. Su boşaldıktan sonra Young Jae küvette ayağa kalktı.
"Dikkat et-" daha Dae Hyun cümlesini bitiremeden Young Jae'nin ayağı kaymış ve Dae Hyun'un üzerine düşmüştü. "düşeceksin."
Young Jae bir şey söylemeden Dae Hyun devam etti: "Çocuk gibisin yemin ederim. Git bana kıyafet getir de yemek yiyelim. Sen de üzerine çok kalın şeyler giyme, ateşini ölçeceğiz."
"Tamam anne."
"Anne mi? Bari baba falan deseydin." derken Dae Hyun da kalktı. Kıyafetleri üzerine yapışmış ve her yerinden su damlıyordu.
Young Jae kendi kıyafetlerinden Dae Hyun'a verdi ve giyinmesi için banyodan çıktı. Kendi odasına gidip giyindi. Eskisi kadar üşümüyordu. Bu onu mutlu etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
6Q99 | DAEJAE
FanfictionTitreyen elini umursamadan silahı tekrar ona doğrulttu. "Ölmek mi istiyorsun? Sana kaç dedim!" Kendisine bakan silahı umursamadan çocuğa yaklaştı. Silah tutan elini kavradı ve silahı kendi göğsüne bastırdı. "Sen öldüreceksen, evet." "Benimle dalga...